Türkiye’nin gündemi CHP ve CHP olmaya da devam edecek.
Önce durum tespiti yapalım.
CHP lideri Özgür Özel, Ankara’da süren kurultay davasıyla ilgili her fırsatta şu cümleleri kurdu:
“Davayla ilgili bir endişem yok. Sonuç değil, süreç odaklı, partiyi tartıştırmaya yönelik bir sürecin içindeyiz. Ben bu tartışmaların hep dışında kalmaya çalıştım.”
“Endişem yok” diyen Özel’in “güvendiği” bir yerler olduğu konuşuluyordu. “Partinin tartıştırılarak içe dönmesi için uğraşıldığı” kanaatindeydi. Oysa “CHP tartıştırılmak” için bu dava süreçleri başlamamıştı ve durumun böyle olmadığı da önceki gün ortaya çıktı.
İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve yönetiminin yerine Gürsel Tekin ile Zeki Şen, Hasan Babacan, Müjdat Gürbüz ve Erkan Narsap’ın getirilmesine karar verdi. 196 İstanbul delegesi görevden uzaklaştırıldı. CHP’nin 39. Olağan Kurultayı için İstanbul’da yapılan mahalle ve ilçe kongreleri durduruldu.
- Asliye’nin beş sayfalık karar metnin son paragrafına bakalım:
“… Davacı tarafın iddialarının basit bir iddianın ilerisine geçtiği ve gerçekleşen seçimlerin demokrasi ve eşitlik esaslarına aykırı yapıldığı, delege iradelerinin çeşitli menfaatler karşılığı etkilendiği hususlarında yaklaşık ispat şartı sağlanmıştır. İhtiyati tedbir kararı verilmemesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ve seçme-seçilme haklarının özüne aykırı hal ve durumlar meydana geleceği açıktır.”
Bu kararın alındığı saatlerde bir karar daha alındı.
Ankara-İstanbul yargısı arasında çekişme mi var?
Ki bu açıklama 15 Eylül’de Ankara’da görülecek “mutlak butlan” davasını (kurultayın iptali) yakından ilgilendiriyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP’nin 38. İstanbul İl Kongresi seçimlerinde usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla daha önce İstanbul 41. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan dava ile aynı nitelikte hazırladığı bir davanameyi birleştirme talebiyle ilgili mahkemeye gönderdiğini açıkladı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yapılan açıklamada şöyle denildi: “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ihbar üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından 2025/53885 numaralı dosyadan soruşturma yürütülmüş olup bu kapsamda 29/08/2025 tarihinde 10 şüpheli hakkında, 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunun 112. maddesinde belirtilen Oylamaya Hile Karıştırılması suçundan iddianame tanzim edildiği… İstanbul 72. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2025/439 esas numarasını aldığı… Soruşturma kapsamında 2025/39214 esas numarasıyla İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Kongresi ve bu kongrede alınan kararların iptaline ilişkin Siyasi Partiler Kanunu 21. ve 112. maddeleri kapsamında birleştirme talepli davaname tanzim edilmiştir.” Davanamenin, İstanbul 41. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki 2025/268 esas sayılı dosya ile birleştirme talebini içerdiği, talebi, ilgili mahkemenin karara bağlayacağı belirtildi.
“Endişem yok” diyen Özgür Özel de kararların alındığı akşam Halk TV’de şu cümleleri kurdu:
“Birincisi tabii biz soruşturmadan haberdardık. Şöyle haberdardık; bu, 10’uncu denemeydi. ‘10’uncu denemede tutturdular’ diye özetleyeyim. Ankara’da altı, İstanbul’da dört tane dava var. Bu dava dört davanın bir birleşimi. Ankara’da da altı davanın birleşimi bir dava yürüyor. Asliye hukuk mahkemelerine başvuruyorlar ve diyorlar ki işte ‘İstanbul il kongresini iptal edin’ ya da ‘CHP’nin kurultayını iptal edin.’ Ve ‘Tedbir kararı verin.’ Yani ‘Mahkemeyi daha görmeden, görevdekileri uzaklaştırın.’ Bunu bugüne kadar dokuz ayrı asliye hukuk mahkemesinin başkanı reddetti. Şimdi ‘Yapılan kongre iptali talep ediyorsun.’ İptal olursa yönetim uzaklaşacak. Sen bunu yapmadan ‘İlk günden iptal et’ diyorsun. Bunu dokuz mahkeme reddetti, 10’uncuda tutturdular. 11’incisinde bugün bir Akın Gürlek bir birleştirme kararı ile yapmaya çalışıyor.”
Durum çok açık: 15 Eylül’de görülecek kurultay davası öncesinde alınan bu kararla birlikte “mutlak butlan” ya da “kayyum” kararı ya da “kurultay iptal” kararı çıkma olasılığı artık daha görünür hale geldi. Bu 15 Eylül’de olmaz da başka bir duruşmada olur. Ama uzun zamandır bu köşede dile getirmiştim; bu süreç başladığında CHP lideri Özgür Özel’in özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirilen “şaibeli kurultay” iddiasına net yanıt vermesi ve partinin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla görüşmesi gerekiyordu. Oysa tam tersi bir süreç yaşandı ve iki tarafa yakın olduğunu bildiğimiz isimler birbirlerini “sert” bir dille eleştirdi. Bu da duygusal kopuşu getirdi. Peki bu davanın siyasi sonuçları ne olacaktır?
CHP güçlenir mi bölünür mü?
Yine Özgür Özel’in Halk TV yayınındaki cümlelerine bakalım:
“Mesele bu. Ne sonuç doğuracak? AKP’nin, eğer bu kararı onlarla birlikte savunacak olurlarsa MHP’nin siyaseten zarar göreceği, muhalefetin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin birbirine daha sıkı sarılacağı bir siyasi sonuç doğurur bu. Bugüne kadar seçim sonuçlarını yargı yoluyla değiştirmeye çalışmak ne sonuç verdiyse örneğin İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı ilk seçim iptal olduğu gece fark 13 bindi. 60 gün sonra yapılan seçimlerde fark 806 bine çıktı. Millet sevmiyor böyle şeyleri. O yüzden siyaseten son derece güçlü olan ve güçlenmekte olan pozisyonumuzu tahkim eder bizim.” Özel’in dediği gibi “CHP güçlenir” mi?
Ankara’da konuşulan olası senaryolardan en güçlüsüne bakalım:
Parti, yargı kararıyla CHP’nin eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na kalır bu da parti içinde bir bölünmeyi beraberinde getirir. (Şunu hatırlatmakta fayda var: Kılıçdaroğlu, 26 Haziran’da SÖZCÜ Gazetesi’ne verdiği röportajda şunları söylemişti: “Yapılan yorumları CHP’ye ve bana kurulmuş bir tuzak olarak görüyorum. Mahkeme iddiaları inceleyip ortaya delilleri koyacaktır. Yargı kararını tanımıyorum diye bir şey yok. Ben görevi kabul etmesem karar kadük kalır demek anlamsız. Kabul etmesem kayyum gelir. Kayyum gelince de ne zaman kurultayı toplayacağı belli olmaz. O döneme kadar partiyi kim nasıl yönetecek? CHP kayyuma teslim edilmez. CHP’nin DNA’sı ile oynanıyor. Buna izin veremem, veremeyiz.”) Bölünmüş bir CHP’nin de siyaseten kime yarayacağı çok açık değil mi? Ki Kılıçdaroğlu ve ekibi de partinin başına gelme konusunda istekli. Bu yüzden Özgür Özel’in dediği gibi “kenetleniriz, büyürüz” iddiası ne kadar gerçekçi? Tartışılır! Sonuçta bugün bir başkanlık sistemi var ve yüzde 50 artı 1 geçerli. Bakalım daha neler göreceğiz?