Tarih 23 Haziran 2025.

Halk TV canlı yayınındaki diyaloğa bakalım.

İsmail Küçükkaya: İmamoğlu’nu bu kadar savunmasanız daha rahat etmez misiniz?

Özgür Özel: Ederim. ‘Adayım’ desem acayip popüler olurum, iktidar medyasının da işine gelir. Çok kolay iş. Ama o zaman Tayyip Bey’den farkım kalmaz. Biz yola çıktığımızı geride bırakmayız. Hele hele bir arkadaşım hapisteyse ona sırtımı çevirmek… Her hafta gidiyorum ben Silivri’ye.”

CHP Genel Merkezi’ne ve CHP’yi yakından takip eden isimlere göre bu diyalog aslında CHP’de yaşanan “mutlak butlan”, “kayyum” tartışmalarının özünü oluşturuyor. İktidar çevresinin, 19 Mart’ta gözaltına alınan ve tutuklanan Ekrem İmamoğlu’yla ilgili Özgür Özel’den duyduğu “rahatsızlığın” kaynağının, “Neden İmamoğlu’nu birinci gündem yaptın?” olduğu konuşuluyor! Hatta Ankara koridorlarını yakından takip eden bir isim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu cümlesine atıf yaptı:

“İstanbul’a çöreklenmiş bir avuç haraminin güdümünden bir türlü çıkamayan ana muhalefetin durumu demokrasimize de Türk siyasetine de asla yakışmamaktadır. Ana muhalefetin durumu demokrasimize de Türk siyasetine de asla yakışmamaktadır. Bir düşman hukukundan bahsedilecekse asıl düşman hukuku budur. Sayın Özel ve CHP yönetiminin, yanlışta ısrar etmekten vazgeçip etkin pişmanlıktan faydalanması gerektiğine inanıyoruz. Bunun vakti çoktan gelmiştir. Türkiye’nin ana muhalefet partisini mi yoksa entrikalarla ve ihanetlerle dolu bir pembe dizi mi seyrediyoruz inanın biz de karıştırır olduk. Türkiye gibi büyük ülkenin ana muhalefet partisinin aylardır ‘kim kimin yüzüne tükürecek’ tartışmasıyla meşgul olmasını, ülkemiz adına utanç verici buluyoruz. (18 Haziran 2025/AKP Grup Toplantısı)” Erdoğan’ın “etkin pişmanlık” çağrısına Özel’in verdiği yanıt da önemli: “Bana diyor ki ‘Etkin pişmanlıktan yararlan’. Ben ne Utku’yu ne de 11 belediye başkanımı tanıdığım güne pişmanım, atadığım güne pişmanım. Sonuna kadar kefilim. (18 Haziran 2025)”

Bu arada CHP yönetimiyle, Kılıçdaroğlu ve ekibi arasında “İmamoğlu sürecine bakış” konusunda farklılık olduğu da kulislerde konuşuluyor. CHP eski yönetiminin “hukuk” yoluyla bu işlerin çözülmesine sıcak baktığı, Özel ve arkadaşlarınınsa “Bu hukuki değil siyasi bir operasyondur” çizgisinde olduğunun altı çiziliyor.

CHP’Lİ ÖNEMLİ BİR İSİM DEDİ Kİ:

45 günde seçim şartıyla

Kemal Bey seçeneği makul

Özgür Özel’in dün Birgün Gazetesi’ne verdiği röportajda da şu cümlelerin altını çizmekte fayda var:

“30 Haziran’dan bir endişem yok. YSK kararının zaten kesin olduğu, AYM’ye itiraz süresinin dolduğu bir süreç. Sonuç değil, süreç odaklı, partiyi tartıştırmaya yönelik bir sürecin içindeyiz. Ben bu tartışmaların hep dışında kalmaya çalıştım. Geçmiş dönemde de parti içi tartışmalar olduğunda anketlerde düştüğümüz de gözetilince, partiyi bu tartışmanın içine çekmeye çalıştılar. Biz ise ısrarla sürecin dışında kalmayı tercih ettik. Arkadaşlarımız, iyi niyetle Kemal Kılıçdaroğlu’nun da tartışmaları sonlandıracak bir açıklama yapmasını istediler.”

Tartışmanın kaynağı 30 Haziran’da Ankara 42. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek “kurultay davası”. Mahkeme geçen duruşmada tutanağa şunları yazmıştı: “4-5 Kasım 2023’te yapılan kurultayın yok hükmünde olduğunun tespitiyle iptali, mutlak butlanla sakatlandığı gerekçesiyle Özgür Özel ve MYK, PM üyelerinin görevden uzaklaştırılması ve Kemal Kılıçdaroğlu’yla önceki parti meclisi üyelerinin görevlerine iadesine ilişkin dava olduğu anlaşıldı…”

Bu konuda Kılıçdaroğlu’nun “Kayyum için sıraya girenler var partiyi neden kayyuma bırakayım” dediği ve şu cümleleri kurduğu belirtiliyor: “Kayyum ataması çok daha kötü olabilir. Ben partinin birliğini ve başarısını düşünen, güvenilen bir kişilik sahibiyim. Kayyum parti için daha kötü olabilir.”

Önemli bir CHP’lin önerisi çarpıcı:

“45 günde partiyi seçime götürmek ve mevcut yönetimle çatışmamak, birlikte çalışmak kaydıyla Kemal Kılıçdaroğlu seçeneği daha makul olabilir. Ancak… Önemli olan bu mahkeme sürecinin bir hak arama sürecini aşmış olması. Gelinen noktada süreç AKP’nin CHP’ye müdahalesine dönüştü. Tehlike bu. Bu noktada Sayın Özgür Özel de Sayın Kılıçdaroğlu da hassasiyet göstermeli. İki taraf da işbirliğine açık olmalı.”