Önceki gün…
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, X platformunda Mario Nawfal’e verdiği röportajda, Washington’un Ortadoğu politikalarına, Türkiye ile ilişkilerine ve Suriye’deki gelişmelere ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Barrack dedi ki:
“Türkiye, Suriye’nin bir müttefiki. PKK’ya sahipler, ki bu Türkiye’de yabancı terör örgütü olarak tanımlandı. ABD de PKK’yı terör örgütü olarak ilan etti. Ancak artık PKK ile ilişkisi olmayan başka bir yapı var: SDG ve YPG. Bunlar IŞİD karşıtı mücadelede bizim müttefikimiz oldu. Evet, kökenleri PKK’ya dayanıyordu ama bugün durum farklı.”
25 Ağustos günlü bir haber de dikkat çekiciydi.
Washington Post’un haberine göre, Suriye’de azınlıklara yönelik şiddetin tırmanması, yeni yönetimin en önemli uluslararası destekçilerinden biri olan ABD’nin pozisyonunda önemli bir değişikliğe yol açtı. Daha önce Ahmed Şara’nın üniter devlet çabalarına güçlü destek veren Barrack, Süveyda’daki çatışmaların ardından Suriye’nin “yüksek derecede merkezi bir devlete alternatifler düşünmesi gerekebileceğini” söyledi. Geçen ay bir grup gazeteciye konuşan Barrack, “Bir federasyon değil ama onun biraz altında, herkesin kendi bütünlüğünü, kendi kültürünü, kendi dilini korumasına izin veren ve İslamcılık tehdidi olmayan bir yapı” dedi. Barrack, “Sanırım herkes daha makul bir yol bulmamız gerektiğini söylüyor” diye konuştu.
Dün deneyimli siyasetçi, dostum Emin Şirin’le sohbet ettim. O da Suriye’de yaşananlardan kaygı duyuyor. Süleyman Demirel’in “Siyasette nelerin olacağını anlamak için nelerin olamayacağını tespit etmek gerekiyor” cümlesini hatırlattı bana ve Barrack’ın da “nelerin olamayacağını” ya da “nelerin olacağını” verdiği röportajlar üzerinden değerlendirdi.
Irak’tan sonra Suriye ardından da Türkiye mi?
“Suriye’nin kuzeyinde ne oluyor?” sorusunu yönelttiğim Şirin şu yanıtı verdi:
ULUS DEVLETLER YERİNE ETNİK HUZUR: “Suriye ne oluyor diye bakmak lazım. Büyük Ortadoğu Projesi denilen ve İsrail’in emniyetini temel alan bir proje içerisinde Suriye asgari üç veya dört paraya bölünerek bir şekil içine sokuluyor. Dolayısıyla kuzeyini bu çerçevede değerlendirmek lazım. Merkezi bir hükümetin tek başına kalmasına da hiçbir imkan yok. Bu çok konuşuluyor. İlk başta bizim yönetimimiz ‘Amerikalıları da istediğimiz noktaya getirdik’ diye düşündü. Ama Barrack usta bir adam. Bütün röportajlarını dikkatle inceleyince hedefinin ne olduğu belli. Ortadoğu’yu ulus devletlerle yönetmenin gerçekçi olmadığı kanaatinde.
Ulus devletler yerine sosyolojiyi ve etnik ayrımları dikkate alan oluşumların daha huzur içinde yaşayacaklarını düşünüyor. Bu arada güvenliği ikinci plana atıp zenginleşmeyi birinci plana alıyor.
ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERİYOR: “Yaptığı röportajlarda da aba altından sopa göstermeyi ihmal etmiyor. Asker çekmelerinin önemli olmadığını söylüyor ‘icap ederse asker yığarız’ diyor. SDG’nin PKK’yla alakası olmadığını açık bir şekilde ilan etti. Halbuki Türkiye’nin bu beyanata kadar Türkiye’nin politikası ‘Büyük bir destek alıyoruz, bu destek çerçevesinde SDG-YPG-PKK birdir ve hepsi Şara’nın yönetimde olsun’ diyorduk. Böyle bir durumun olmayacağı ortaya çıktı.
KENDİSİNİ LEVANTLI OLARAK GÖRÜYOR: “Süleyman Bey’in dediği gibi ‘Siyasette nelerin olacağını anlamak için nelerin olmayacağını tespit etmek lazım’. Tom Barrack da merkezi hükümetin olamayacağını yavaş yavaş gösteriyor. Başta beraber göründü bizimle. Kendisi başından bu yana merkezi hükümetin olmayacağını söylemişti.
Barrack, Suriye ile daha meşgul. Irak’tan sonra Suriye’yi de bu hale getirirlerse (etnik ayrımları dikkate alan oluşumların huzur içinde yaşayabilecekleri) korkarım Türkiye için de kafasındaki model de aynı modeldir. Burası can alıcı nokta! Yine korkarım Lübnan’ın kuzeyinden Hatay’ın güneyine kadar olan parçanın ayrılarak büyük Lübnan haline getirmeyi de düşünüyor olabilirler. Çünkü Tom Barrack kendisini Levantlı olarak görüyor. Akdeniz’in doğu kıyıları.
“Suriye’de işler bizim lehimize gitmiyor diyebilir miyiz?” sorusuna da Emin Şirin şu cevabı verdi: “Baştan bu yana Amerika’nın projesi Kuzey Irak’taki PKK’yı tasfiye edip bize YPG’yi SDG’yi kabul ettirmekti. Yavaş yavaş bu noktaya geliyor.”