PKK/KCK terör örgütü sorununun çözüm yeri ya da muhatabı İmralı ya da Kandil değildir, sorunun devlet politikası gereğince terör ve terörist ile istikrarlı şekilde mücadele edilmesi ve ABD’nin doğrudan muhatap alınması yöntemi ile çözülmesi gerekmektedir.”

Jandarma Genel Komutanlığı’ndan 2021’de emekli edilen Tuğgeneral Ali Demir bana yolladığı mektubunda çok net: “Muhatap ABD’dir.” Suriye’nin kuzeyi, İsrail’le ilişkileri değerlendiren ve bölgeyi yakından bilen Demir Paşa, altı maddede son süreci değerlendiriyor, tespitlerini ve uyarılarını yapıyor.

O zaman mektubu okuyalım:

… ABD Savaş Bakanlığınca 2026 yılı bütçesinden Irak’ın kuzeyindeki peşmergeye 61 milyon dolar gönderileceğine, kırmızı bülten ile aradığımız Mazlum Abdi - Kobani (k) isimli teröristin kontrolündeki PKK’nın Suriye kolu YPG/SDG’lilere ise 65 milyon dolar maaş giderleri, 15.6 milyon dolar eğitim ve silah, 32,4 milyon dolar lojistik destek ve 1.5 milyon dolar bakım ve hizmetler için olmak üzere toplam 114.5 milyon dolar kaynak tahsis edileceğine ilişkin haberleri dikkate aldığımızda, terörist başının 27 Şubat 2025 tarihli çağrısı (!) ile kendisini feshetmesi ve silahlarını teslim etmesi beklenen PKK/KCK terör örgütünce, silahlanma faaliyetlerine süratle devam edildiği açıkça anlaşılmaktadır.

… 5 Eylül’de medyaya yansıyan habere göre, Kudüs Strateji ve Güvenlik EnstitüsüDirektörü İsrailli emekli Albay Eran Lerman, “Türk ordusuyla karşı karşıya gelmemeyi diliyoruz. Dolayısıyla Azerbaycanlılar aracılığıyla, Amerikan baskısıyla ve bölgedeki bazı dostlarımızın Türkiye için ekonomik sonuçlarının göstergesiyle elimizden gelen her türlü çabayı sarf etmemiz gerektiğini düşünüyorum” değerlendirmesinde bulunmuştur.

… Bu bağlamda, Michael Rubin tarafından 9 Eylül’de, American Enterprise Institute çatısı altında kaleme alınan düşünce kuruluşu mensubunun bireysel görüşü olmaktan çok öte İsrail’in köklü güvenlik doktrininin güncellenmiş bir yansıması olarak okunması gereken makalede ise “Türkler akıllıysa Hamas’ı ya teslim eder ya da Hamas’ın bulunduğu binalardan uzak durur” sözleri ile dikkat çekici psikolojik harp maksatlı, Büyük İsrail’in etrafında itaatkâr, kontrol edilebilir kukla devletçikler oluşturma vizyonunu ile doğrudan bağlantılı Pax Israelica amacının gerçekleşmesine yönelik alaycı bir üslup kullanılmıştır.

Silah bırakma karşılıksız mı?

Türkiye jeopolitiğindeki yukarıda belirtilenler başta olmak üzere en son diğer gelişmeleri göz önüne aldığımızda, lafı uzatmadan diyeceklerimi net olarak ifade etmem gerekir ise:

  1. Sorunun kaynaklarının içerisinde olduğu aynı sürelerce, tek taraflı ya da karşılıklı olarak daha önce denenmiş 11 ayrı sürecin sonuçları ortada iken yeniden benzeri bir yöntem ile terörsüz Türkiye iletişim kampanyası adı altında yeni bir süreç yürütülmekte veya açılım yapılmaktadır. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın il eş başkanları toplantısında kullandığı “Türkiye’de iç barış deyip Rojava’yı kuzey ve doğu Suriye’yi tehdit etmek, oraya dönük tehditler savurmak birbiri ile uyuşmayan yaklaşımlardır”ifadesinden hareketle, sorunun kaynaklarının probleme çözüm bulması ihtimal dahilinde değildir.
  2. PKK’lı teröristlerin silahlarını bırakacakları ve karşılığında da hiçbir şey talep etmeyecekleri yazılı ve görsel basın-yayın organları vasıtasıyla ısrarla kamuoyuna açıklanmasına rağmen, Kandil’deki teröristler ile DEM Partililer başta olmak üzere eski Başbakan Binali Yıldırım’ın 28 Ağustos 2025 tarihinde, TBMM Milli Birlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu’ndaki “Vatandaşlık tanımının kapsayıcı bir şekilde gözden geçirilmesi, güncellenmesi gerekmektedir. Etnik kimlik esasında değil, anayasal vatandaşlık vazgeçilmez bir hakikattir” beyanlarından takip edilecek yolun içeriğinden silah bırakmanın karşılıksız olmayacağı anlaşılmaktadır.
  3. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında etnik anlamda bir kavga ve savaş yoktur. Savaş olmayan yerde varmış gibi davranıp barış sağlanmaya çalışılması, gerçekçi olmamakla birlikte vatandaşların ekonomik yetersizlikler ve geçim sıkıntısı gibi öncelikli ve gerçek sorunlarının üzerlerinin örtülmesine sebebiyet vermektedir.

Çözümün adresi İmralı mı?

4. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barack tarafından ortaya atılan “Osmanlı Millet Sistemi” anlayışının Cumhuriyetle hesaplaşma ve onun Türk Milletine kazandırdıklarından vazgeçme anlamını taşıyabileceğine dikkat etmek gerekmektedir. Söz konusu anlayış ya da yaklaşım, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve tek millet ifadesinin esası olan Türk Milleti kavramıyla da bağdaşmamaktadır.

  1. Öte yandan ABD, İsrail hegemonyasında yeni Ortadoğu düzeni inşası için harekat ortamını süratle şekillendiremeye devam etmektedir.
  2. Daha önce de çok kez ifade etmeye çalıştığım üzere, PKK/KCK terör örgütü sorununun çözüm yeri ya da muhatabı İmralı ya da Kandil değildir, sorunun devlet politikası gereğince terör ve terörist ile istikrarlı şekilde mücadele edilmesi ve ABD’nin doğrudan muhatap alınması yöntemi ile çözülmesi gerekmektedir ki terör ve teröristle mücadelenin doğal sonucu gereğince, bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde terör sorunu da bitme aşamasına gelmiş bulunmaktadır.