Dün sabah… Aydınlık Dergisi Ankara Temsilcisi İsmet Özçelik köşesinde yazdı: “Sırrı Süreyya Önder. Rahatsızlanmadan birkaç saat önce Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek’i ziyaret etmişti. Öcalan’ın ABD ve İsrail uyarısını anlatmıştı. ‘Sizi öldürebilirler’ dediğini aktarmıştı. Bir bilgi daha vermiş. Görüşmeye katılan Yıldırım Gençer açıkladı. Önder’in aracına suikast düzeneği konmuş. Son anda fark edilmiş. Görüşmeden bir hafta önce yaşanmış.”

Bu yazıdan sonra DEM Parti’den açıklama yapıldı:

“2 Nisan’da, otopark görevlisi Sırrı Süreyya Önder’in aracını kullanırken lastiklerden gelen sesten şüphelenmiş ve aracı servise götürmüştür. Yapılan incelemede, aracın sol arka lastiğini patlatabilecek, demirden yapılmış keskin bir düzeneğin yerleştirildiği tespit edilmiştir. Önder bu olayı parti kurullarına taşımış ve gerekli inceleme ve değerlendirmeler yapılmıştır. Olay ve ilgili kanıtlar resmi mercilere iletilmiştir. Yürütülen araştırma ve incelemeye ilişkin tarafımıza henüz net bir sonuç iletilmemiştir.”

Öcalan: İsrail-ABD, Sırrı ve Pervin’i öldürebilir

Ben de konunun merkezindeki isim, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’i aradım.

Perinçek o günü anlattı:

“Kendisi görüşmek istedi fakat ‘Basının önünde yapmayalım. Sizi Ankara’da ziyaret edeceğiz o resmi olacak’ dedi. 15 Nisan’da, rahatsızlanmadan önce saat 15.00 için randevulaştık 40 dakika önce geldi. 14.20 civarıydı. Bizimle olan geçmiş bağlantılarını anlattı. İlk başta kendi ailesinin, babası ve amcası Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) geleneğinde, Fakir Baykurt’un ekibindeydi. Bize onu anlattı.

Sonra Abdullah Öcalan’ın sözünden bahsetti: ‘Öcalan bana ve Pervin Buldan’a şu cümleleri kurdu: Sizi İsrail ve Amerika öldürebilir. Onların hedefisiniz. Çünkü bu süreç Amerika ve İsrail’e karşı, onun planlarını bozan bir süreç.’

Bunları anlattı. İsrail’i öne koymuş! Arkasından dedi ki: ‘Ben zaten mezar taşımı yaptırdım.’ Bunu nereden çıkardığını sordum, neden mezar taşı yaptırdığını merak ettim. Ve orada suikast olayını anlattı, telefonunu çıkardı. Araya girdim, ‘Senin söylemen yeter, göstermene gerek yok’ dedim. Yanımda Ethem Sancak var, Yıldırım Gençer var. Üçümüz görüştük. Sonra devam etti ve telefonundan düzeneği gösterdi. Arabanın lastiğini kesen bir düzenek. Bunu devlete ilettiklerini anlattı, araştırıldığını söyledi.

Çok bilgiler verdi süreçle ilgili. ‘Şu anda PKK kongresi toplandı, toplantı yapıyorlar’ dedi. Aydınlık’ın önceki günkü haberi ‘PKK kongresi nisan ayı içerisinde toplandı’ haberi doğru. 15 Nisan’da bu bilgiyi verdi Sırrı Süreyya. Oralarda kurcalamadım, yeni bilgi almaya çalıştım. AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in açıklamalarına da bakarsanız, ‘Toplantı olsun demiyor, ilan edecekler’ diyor. Devlet de bu durumu biliyor.”

Mezar taşında Niyazi Mısri’nin şiiri

Araya girdim. Perinçek’e sordum:

“Siz ilk başta bu sürecin karşısındaydınız. Sonra bu fikriniz değişti. Ne oldu?”

Vatan Partisi lideri dedi ki: “İki süreç var. Birincide PKK’yı muhatap yapan, onu Meclis kürsüsüne çıkartan bir gelişmeydi. Meclis’in kürsüsüne çıkardığın zaman o süreç baltalanmış oluyor. Buna karşı çıktım. Sağlıklı çıkış Öcalan’ın çağrısıydı ve çağrı gelince başka bir süreç başlamış oldu. Devlet Bahçeli olumlu bir rol oynuyor.

Bir nokta daha var: Af dışında bir çözüm yok. İnfaz düzenlemesiyle bu iş çözülmüyor. Çünkü infaz hüküm verildikten sonra olur. İlk önce hapis cezası alacaklar ki indirim olsun vs… 10 binin üzerinde kişinin yargılanması, hüküm giymesi yıllar alır. Bunun af dışında hiçbir çözümü yok. Orada önemli bir stratejik hedef koydu Abdullah Öcalan. Diyor ki kongreye: ‘Devletle ve toplumla bütünleşmek için silah bırakacaksınız.’ Devlet kim, Türkiye Cumhuriyeti devleti. Toplum kim? Türk Milleti. Bu stratejik bir açıklama. 200 yıllık Türk Devrimi’nin noktasını koyan olay. Türkler ve Kürtlerin kaynaşması olayı. Dolayısıyla hükümet aftan bahsedemiyor, muhalefetin durumu ortada. Ortam zehirlenmemeli ve süreç heba olmamalı, Yazık olur.

‘Mezar taşımın yazısını bile seçtim’ dedi. Halvetiye tarikatının Mısriyye kolunun kurucusu olan Niyazi Mısri’nin ‘Bihaber’ redifli şiirinin yazılmasını istediğini söylemiş. Telefondan çıkardı şiiri okudu: ‘Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu heba/ Yola geldim, lakin göçmüş cümle kervan bihaber/ Ağlayıp, nalan edip, düştüm yola tenha, garip/ Dide giryan, sine biryan, akıl hayran, bihaber.’ Sırrı Süreyya da derviş ruhu var.

Sırrı Süreyya Önder’in yeri doldurulmaz bu süreçte. Çok yapıcı ve akıllı. Kürt milliyetçiliği tarafından bakmayan, ayrılıkçılık değil birleştiricilik üzerine eylem yapan bir isim. Ayrılırken sen bizim binadaki koridoru biliyorsun: Beş oda var, hepsine ayrı ayrı girdi ve herkesle konuştu. İnsani yanı çok önemli. Binadan çıktıktan sonra da arkadaşlarımız yanındaydı. 1 kilometre yürümüşler, arabasını uzakta bırakmış. Bir yandan İsrail-Amerika tehdit ediyor bir yandan sokakta tek başına yürüyor.”