BAŞIMDAN GEÇEN ŞEYLER

Başıma çok ilginç bir olay geldi.

Aslında ne zamandır “bana da olsa ne yaparım?” diye düşünüyordum.

Sonunda bana da uyguladılar ve bir tür “sosyal deney” yapmış oldum.

Konu çok bildik.

Herhalde hepiniz rastlamışsınızdır, kalabalık yerlerde birkaç polis, üniformalı ya da polis yelekli, gelen geçenden bazı kişileri durdurup hüviyet istiyorlar.

GBT soruşturma deniyor buna.

Polis vazife ve salahiyetleri kanununa göre polis yolda kişileri durdurup kimlik sorabilir.

Ancak bunun en önemli koşulu gerekçesini de söylemeleri.

Polis şüphe üzerine bir kişi durdurabilir ama neden şüphelendiğini söylemek zorunda.

Ancak neredeyse hiç kimse polis durdurduğunda ve kimlik istediğinde “neden, hangi gerekçe ile şüphelendiniz?” diye sormuyor, soramıyor.

İşte beni durdurduklarında, ki yanımda eşim ve 12 yaşındaki kızım da vardı, ben sordum.

“Neden hüviyeti görmek istiyorsunuz?” dedim.

O zaman anladım ki çoğu çok genç, 20’li yaşlarda, olan polisler böyle bir soruya hazırlıklı değil.

Çünkü onlara sadece “GBT’lere bakın” talimatı verilmiş “vatandaşa bunun gerekçesini de anlatın” denmemiş.

Bana sorum üzerine “tipine baktım, şüphe duydum, işte gerekçe” dediler.

Pek çok kişi “ne dert ediyorsun, göster kimliğini geç git” diyebilir.

Ama o zaman vatandaş olmamızın bir anlamı kalmıyor.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Polislerle aramızdaki diyalog

Kalabalık bir tren istasyonundan çıkıyoruz.

Yürüyen merdivenlerin önünde iki üç polis bekliyor.

Kendi kendime “bakalım kimleri durduracaklar?” diye sorduğum sırada durdurulan ben oldum.

Sonraki diyalog şöyle gelişti;

- Kimlik numaranızı verir misiniz?

- Neden?

- Çünkü ben istiyorum?

- Ne hakla istiyorsunuz?

- Polisim ben.

- Vermek zorunda mıyım?

- Evet.

- Peki bunu neden istiyorsunuz?

- Polisim ben isterim.

O sırada yaşı da rütbesi de biraz daha yüksek olduğunu tahmin ettiğim polis geldi.

- Neymiş bunun derdi?

- Bir derdim yok, kimlik numarası istiyorlar nedenini soruyorum.

- Soramazsın, Türk polisi isteyince göstereceksin.

- Ama bakın kanunda da yazıyor (O sırada polis cep telefonundan ilgili maddeyi açmıştı) Kimlik sorarken nedenini açıklamak zorundasınız.

- Şüphelendim, soruyorum.

- Hangi konuda şüphelendiniz?

- Tipine baktım, şüphelendim.

- Nasıl yani?

- Kıyafetine bakınca şüphe duydum

- Öyle şey olur mu?

- Bu kıyafeti sana kim giydiriyor?

- Size mi sormak zorundayım?

- Uzatma kardeşim.

- Neyse bunları akşam televizyonda anlatacağım.

- Nerede anlatırsan anlat, çok da umurumda değil.

- Ama cumhurbaşkanına da anlatacağım.

- Anlat, bana ne, kime anlatırsan anlat.

- Cumhurbaşkanı diyorum, onun da haberi olacak mutlaka.

- Benden de selam söyle.

BUNU YAZMAK GEREK

Şikâyet etmek için yazmadım

Diğer yazılarda “GBT sorgusu” sırasında başımdan geçenleri anlattım.

Bu yazılarla polisi şikâyet etmek falan istemiyorum.

Bu nedenle bunun başıma nerede ve kaçta geldiğini bile yazmadım.

Sadece durumu göstermek istiyorum.

Toplum polisten korkuyor çekiniyor.

Başının derde girmesini istemiyor.

Bu nedenle “şüpheli kişi” muamelesi görmekten bile gocunmuyor.

Diğer nokta ise polisin bilgisizliği ve aşırı özgüveni.

Sanıyorum beni durduran polisler ilk kez bir kişinin gerekçe sorduğunu duydular ve ne yapacaklarını şaşırdılar.

Aramızdaki konuşma bir ara polislerin ne yapacaklarını bilememelerinden kaynaklanan öfkeye dönüşüyordu neredeyse. Muhtemelen daha tenha bir yerde olsak şiddet bile kullanabilirlerdi.

Ama dediğim gibi amacım şikâyet etmek, o polislerin başını derde sokmak değil.

Her gün yaşadığımız ve sıradan kabul ettiğimiz hukuk dışı bir uygulamayı bir tür “sosyal deneyle” ortaya koymak asıl amacım.