Hafta başında çok önemli bir açıklama yapıldı.
Açıklamanın içeriği kadar buna imza atan kişilerin kimlikleri de çok önemliydi.
Çünkü imza sahipleri Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığı yapmış 4 kişiydi.
Hüsamettin Cindoruk, Hikmet Çetin, Mustafa Kalemli ve Cahit Karakaş, demokratik hukuk devletinin en yüce organı Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığı yapmış bu isimler kimsenin itiraz edemeyeceği bir demokrasi ve hukuk dersi verdiler bu ortak açıklamalarında.
“Yargıya güvenin kalmadığı yerde huzur olmaz” başlıklı bildiride demokratik bir hukuk sisteminde tutuklu yargılananın bir ceza gibi kullanılamayacağı belirtilerek ve Ekrem İmamoğlu’nun derhal serbest bırakılması istendi.
31 yıl önce alınmış bir diplomanın iptalinin siyasi amaçlı olduğu vurgulanan bildiride İmamoğlu’nun tutuklanması ise sadece bir bireye değil siyasete verilmiş bir gözdağı olarak nitelendi.
Halkın adalete olan güveninin sarsıldığının belirtildiği bildiride haksız, hukuksuz ve keyfi uygulamalarla bu güvenin tamamen ortadan kalkabileceği ve devletin çökeceği vurgulandı.
Bu 4 isim demokratik hukuk devletinin bekçisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisini kendi dönemlerinde başarıyla yönetmiş ve hukuk devleti ve demokrasiye yönelik tehdit ve tehlikeleri göğüslemekten asla çekinmemişlerdi.
Tek adam rejiminin kendine sağladığı büyük gücün etkisiyle “tek haklı, tek doğru benim” düşüncesiyle davranan Erdoğan’ın u çağrıya kulak vermesi doğru olacaktır.
Farklı siyasetlerden gelen ama aynı ortak paydayı paylaşarak Türkiye’de demokrasi ve hukukun üstünlüğünü her koşulda sağlamaya çaba gösteren bu isimlerin deneyiminden yararlanmamak bir iktidar sahibini ne kadar güçlü olursa olsun mutlaka yanlışa götürür.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Saldırgana poliste özel muamele
Sırrı Süreyya Önder’in AKM’deki cenaze töreninden sonra Özgür Özel’e saldıran kişinin önceden hazırlandığı ve aparat olarak kullanıldığı kesin de bunu kim neden yaptı o henüz meçhul.
Polisin iz sürmesi bir sonuç verecek mi?
Saldırganın ilişkileri eğer iktidarı zora sokacak bir hale gelirse polis soruşturmayı sürdürebilir veya sonucu açıklayabilir mi?
Bence mümkün değil, çünkü polis bunu yapamaz.
Nitekim daha işin başından itibaren polisin bu kişiye yönelik tavrı dikkat çekici.
Gazeteciler, siyasetçiler, aydınlar terörle mücadele kapsamında sorgulanıyorlar genellikle.
Ama CHP genel başkanına saldıran kişi asayiş şubede sorgulandı.
Bu kişiye sanki sokakta herhangi biriyle kavga etmiş de yumruk atmış muamelesi yapıldı. Bu bile soruşturmanın sağlıklı yürüyemeyeceği yönünde bize karine sunmuyor mu?
SOSYAL MEDYA
Türk devletlerine kızmayın
Türk dünyasının önde gelen 4 devletinin Güney Kıbrıs Rum yönetimini resmen tanıması ve Türk askerini işgalci olarak tanımlayan belgeyi imzalaması doğal olarak kamuoyunda tepki yarattı.
İktidar ise bu konuda sessiz, eleştirilere karşı “Bunları aile içinde çözeriz” demekle yetindi.
Sosyal medya hesaplarımdan birine gelen Yaşar Yurtseven imzalı bir yazı ilgimi çekti ve sizinle de paylaşmak istedim;
- Kalkıp haritada yerini bilmediğin Sudan, Somali, Katar, Mynmar’ayatırımlar yaparsan…
- Hayvancılıkta lider ülke olan Kazakistan’ıgörmeyip Brezilya’danAngus sığırı getirirsen…
- Petroliçin aklına gelmezse...
- Çin’deki Uygur Türklerineyapılanları görmezden gelip, sabah Filistin, akşam Gazzediye ağlarsan...
- Mısır’dakidarbeyi aylarca siyaset malzemesi yapıp, Türk ortaklığı için söz ve girişimlerde bulunan Nazarbayev’in devrilmesine ses çıkarmazsan…
- Türk cumhuriyetleri ile doğru dürüst bir ilişki kurmazsan, onlar için ‘Aksakallı’nın ne olduğunu bilmeyip Binali Yıldırım’ao unvanı verirsen…
- Türk dünyasınasırtını dönüp, yüzünü Arap dünyasına çevirirsen...
- Arap dünyası Gazzedahil hiçbir konuda seninle aynı yerde durmazken, sana fayda sağlamazken...
Türk devletleri Güney Kıbrıs’ı tanıyınca ağlamayacaksın.
Evet onlara kızdık söylendik ama bu gerçekleri unutamayız ki.
İRONİ
Bütün bunları kim yapıyor?
Yandaş medyanın basın ödüllerini dağıtan Erdoğan’dan bir cümle;
“Türkiye’de basın özgürlüğü öne sürülerek yapılan haysiyet cellatlıklarının, yalan haberin, iftiranın, dezenformasyonun Batı dahil dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bu kadar sorumsuzca yapılması mümkün değildir. Hep beraber el ele verip bunu değiştirmek, medya ekosisteminin kalitesini artırmak mecburiyetindeyiz.”
Demek ki Erdoğan da yandaş medyanın hallerini nihayet gördü.
GÜNÜN SORUSU
Erdoğan’ı kapıda karşılayan, Sırrı Süreyya için Meclis’e giden Bahçeli’nin neden sadece yüzünü görüyoruz sesini hiç duymuyoruz?