AK Parti’nin milyarder milletvekili, Nebi Hatipoğlu gururla açıkladı:

“Eskişehir Stadyumu’nun yeni ismiyle ilgili süreç, Sayın Cumhurbaşkanımızın da tensipleriyle neticelendirilmiş bulunmaktadır. Stadyumumuzun yeni ismi, Eskişehir’in yetiştirdiği kıymetli aydınlardan biri olan, Eskişehirspor ve Millî Takımımızın efsane futbolcusu, akademisyen kimliğiyle tüm yaşamını kentimize adamış değerli hemşerimiz Prof. Dr. Fethi Heper’in ismiyle taçlandırılmıştır. Bu anlamlı kararın şehrimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Prof. Dr. Fethi Heper’i sevgi ve saygıyla anıyoruz.”

Açıklamayı iki defa okudum.

Çok büyük iki hinlik vardı:

- Birincisi Eskişehir’deki stadyumun adı Atatürk Stadyumu’ydu ama milyarder vekil “Eskişehir Stadyumu” olarak yazmayı tercih etmişti.

- İkincisi Eskişehir’in 13 Şubat 2025 günü yaşamını yitiren milli gururu Fethi Heper’in adı verilmişti. Akılları sıra Eskişehir halkının Fethi Kaptan sevgisi Atatürk isminin silinmesini görmezden gelmeye yetebilirdi.

Evet Fethi Heper Eskişehirliler için çok önemli, çok sevilen bir isimdi ama kendisi dahi Atatürk isminin yerine kendi isminin verilmesine şiddetle karşı çıkardı.

Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’la konuyu konuşurken şöyle dedi: “Fethi Kaptan yakın arkadaşımdı. Canımızdır, gururumuzdur. Ancak onun ismini kullanarak Atatürk’ün adını kaldırmaya gerek var mıydı? ‘Fethi Heper Spor Tesisleri Atatürk Stadyumu’ denilebilirdi.”

Lafı uzatmaya gerek yok.

AK Parti’nin Atatürk’le sorunu büyük. Atatürk ismine dahi tahammül edemiyorlar artık.

Bugüne kadar onlarca stadyumdan, havalimanından, okuldan, hastaneden Atatürk ismini kaldırdılar. Kaldıramadığı yerleri yıktı yok etti.

Onlardan bu hareketi bekliyorum.

Ancak Eskişehir halkından Atatürk’ün isminin kaldırılmasına seyirci kalmalarını bekliyorum desem yalan olur.

Bekleyip görelim Eskişehir halkı bu karara geçit verecek mi?

AK Parti kimin iktidarıymış anladınız mı?

*

EFES’in internet baskısında dün “Milletin efendisi milletin meclisine alınmadı” başlığı vardı.

Haberin konusu zeytinliklerin maden sahasına dönüştürülmesinin önünü açan yasa teklifini protesto etmek isteyen köylülerinin TBMM’ye sokulmamasıydı.

Yasa teklifi, insanların sahip olduğu tarım arazilerinin zeytinliklerin kolayca ruhsatlandırılmasını, haliyle devlet tarafından köylülerden alınıp maden şirketlerine tahsis edilmesinin önünü açıyor.

***

İktidar ruhsat verilecek alanları, daha teklif yazılmadan parsel parsel belirlediğinden, ruhsatları alacağı el altından kendilerine bildirilen şirketler o alanlarda ön çalışma yaptığından, bölgede yaşayan köylüler de başlarına gelecekleri önceden biliyorlar.

Zira daha önce de Manisa’da, Marmaris’te, Kaz Dağları’nda, Hatay’da benzer durumlar yaşanmıştı.

Devletin desteğini alan şirketler, ruhsat alanında yeşile dair ne varsa yok etmiş, direnen köylüler bizzat devletin jandarması, polisi tarafından genellikle de şiddet kullanılarak engellenmişti.

***

Akbelen’de ağaca sarılan teyzeyi ve onu yere deviren jandarmayı unuttunuz mu?

Hatay Samandağ’da zeytin ağaçlarını tek tek yok eden devasa iş makinasının dehşeti gözünüzün önünden gitti mi?

Mehmet Cengiz’in şirketinin Rize’de yaptığı doğa katliamını engellemeye çalışan köylülerin başına gelenleri anımsıyor musunuz?

Karşımıza bu kadar sık çıkan bir manzara tesadüf olabilir mi?

Hayır olamaz.

Bu AK Parti gerçeğinin kendisidir.

AK Parti sadece Atatürk’e değil doğaya da düşman.

Millet umurlarında mı sanıyorsunuz?

Onların tek derdi var gözleri bir türlü doymayan patronlara daha çok para kazandırmak.

Aradığınız insanlığı Gazze’de katletmiştiniz!

İsrail- İran çatışmasında önceki gece ilginç bir gelişme yaşandı. İran’ın attığı füzelerden biri İsrail’de bir hastaneyi vurdu.

İsrail’in propaganda makinası anında harekete geçti ve “bu bir insanlık suçudur” minvalindeki fotoğraflı mesajları yaymaya başladı.

Savaşlarda dahi hastaneler dokunulmazdır. Öncelikle bunun altını çizmeliyim. Hastaneye saldıran gerçekten de insanlık suçu işler.

Ancak, İsrail’in İran saldırısı karşısındaki tavrı insanın aklına ister istemez, “Ya Gazze’de yerle bir ettiğiniz hastaneler?” sorusunu getiriyor.

Hatırlarsınız, hastaneleri, kiliseleri, camileri vurduklarını reddetmeyip, “teröristler orada saklanıyordu” diye bir gerekçeye bağlıyorlardı.

Gördüğünüz gibi hayat hep böyle derslerle doludur.

Ne yazık ki İsrail’in beklediği insanlık bizzat İsrail tarafından Gazze’de katledilmişti.