Bayramın en ilginç açıklaması Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Mehmet Kapukaya’dan geldi.
Kapukaya, Diyanet TV’de bayramda tatile gidenleri hedef alarak şunları söyledi:
“Eğer biz bayram günlerini tatil günleri haline getirirsek, burada bir vebal de vardır.”
Kendisiyle “Bayram nedir? Bayramlarda neler yapılır?” tartışmasına girmek haddim değildir.
Ne da olsa koskoca bir din adamı!
Ruhban sınıfımızın Diyanet TV’ye çıkabilecek kapasitede bir temsilcisi!
Ancak en azından açıp İslam Ansiklopedisi’nden “Bayram” başlığını açıp okumasını tavsiye ederim.
O zaman belki görür “Bayram” kavramının sadece Ramazan ve Kurban bayramlarından ibaret olmadığını.
***
Dediğim gibi beyefendiyle bayramı tartışmak haddimiz değil.
Ancak açıklamasına başka bir açıdan bakmaya hakkım olduğunu düşünüyorum.
Sanırsınız bütün Türkiye bolluk içinde yaşıyor ve herkes bayramı tatil fırsatına çeviriyor. Herkes bu beyefendilerin sahip olduğu maddi imkanlara sahip ve herkes o imkanlarla sahillere ve beş yıldızlı otellere akın ediyor.
Sanırsınız, herkes bayram vesilesiyle otobüs uçak tren biletlerini rahatça ödüyor ve memleketine gidiyor.
Sanırsınız bütün emekliler paraya para demiyor harçlıkları hazırlamış torunları bekliyor.
***
Beyefendiye ANKA ajansının bayram günlerinde Eminönü’nde bulunan vatandaşlara sorduğu “bayram nasıl geçiyor” sorusuna verilen yanıtları takdimimdir:
- “Üzgünüm. Böyle dolaşıyoruz. Para yok, pul yok. Cebimde bir kuruş yok. Gez gez, daha sonra da gideceğim eve. Başka bir şey yok.”
- “Maddi sıkıntılardan dolayı iyi geçmiyor bayram. Her şey para, ekonomi daha doğrusu. Ekonomiyi başa koyun, hepsini çözer. Eminönü’ne gezmeye geldik ama gezmeye değmez böyle. Çileyle eğlence bir arada. Çok kalabalık, bir de ücretsiz olduğu için bütün millet akmış, sanki İstanbul burada...”
- “Valla hiç iyi değil, hayat perişan. Memlekete gidemedik. Her sene giderdim. Maalesef artık.”
- “Hayat gitgide zorlaşıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, eski bayramları mumla arıyoruz.”
- “Çok kötü geçti bayramımız. Aldığım 9 (bin lira); ev kirası mı verelim, kurban mı keselim, çocuklara harçlık mı verelim. Geldik işte (Eminönü’ne), bir balık yiyebilirsek yeriz, yemezsek bir şey yok.”
- “Buna da şükür. En azından huzurlu bir ortam var. Eski bayramlar gibi değil tabii. Eski bayramlarda herkes aynı ortamlarda bulunurdu. Gidilirdi, gelinirdi.”
***
Ha bir de trafik cezalarıyla yeni vergilerle milletin boğazına çöken bakanlar Mehmet Şimşek ile Ali Yerlikaya’yı hatırlatmam gerek.
Trafik cezalarını resmen gelir kaynağı haline getirdiler. Bayram günlerinde 30 binden fazla vatandaşa ceza kesildi. Üç kuruşun hesabını yapan insanlar binlerce lirayı tuzaklar kurularak toplanan cezalara ödeyecek.
Devlet vatandaşına pusu kurar mı?
Bizde kuruyor.
Hız tabelalarını 500 metre içinde 120’den 30’a düşürüp 30 tabelasının arkasına radarı saklayan tahsilatçı, pusucu bir zihniyet varsa orada ağız tadıyla bayram mı kutlanır?
***
Şimdi o Diyanet uzmanı arkadaşa soruyorum:
* Ekonomik kriz nedeniyle kurban kesemeyen insanların vebali kimin üzerine olacak?
- Bilet parası bulamadığı için memleketlerine, büyüklerine kavuşamayan insanların vebali kimin üzerinde olacak?
* Emekli maaşı kendi geçimine dahi yetmeyen emeklilerin torunlara harçlık veremeyince yaşadığı üzüntünün vebali kime ait?
- Galata Köprüsü’ndeki ya da Eminönü’ndeki balıkçıların önünden yutkunarak geçen asgari ücretlilerin çocuklarının önünde yaşadığı utancın vebali kime?
***
Evet bayramlarda ortaya çıkan bir vebal var.
Ancak o vebal tatile gidenlerin üzerinde değil.
O vebal, emekliyi, asgari ücretliyi, memuru ve hatta orta direği bayram kutlayamaz hale getirenlerin üzerindedir.