Günlerdir ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın İzmir’de yaptığı açıklamalarla ilgili yazmak istiyorum ama gündem izin vermedi.

Daha fazla geç kalmak istemiyorum.

Bay Barrack şöyle demiş: “Osmanlı İmparatorluğundaki ‘millet sistemi’ yüzlerce yıl farklı grupların merkezi sistemde varlıklarını sürdürmelerine imkân verdi. Türkiye, tüm bunların merkez noktası olabilir, Suriye’de gördüğünüz üzere.”

***

Görünüşte sempatik gelebilir. Özellikle Osmanlıcılar bu sözleri duyunca gurur duyabilirler.

Ancak bu sözleri, konjonktürden ve Bay Barrack’ın Türkiye’ye gönderilme nedeninden bağımsız ele alırsak saflık etmiş oluruz.

Osmanlı’nın millet kavramı imparatorluğun güçlü olduğu dönemde işe yaramış olabilir. Ancak 19. yüzyılın sonlarında, 20. yüzyılın başlarında başlayan ulus devlet akımları nedeniyle Osmanlı için isyanlarla ve toprak kaybıyla sonuçlanmıştır.

Bu çerçevede Bay Barrack’a şunu sormak lazım: Madem Osmanlı Milleti kusursuz işliyordu, o zaman dedeniz neden yanında 13 lirayla bir gemiye binip okyanusları aşmak zorunda kaldı?

***

Bay Barrack’ın unutmaması gereken başka bir önemli unsur da şu: Osmanlı artık geride kaldı. Artık Türkiye Cumhuriyeti var ve Cumhuriyet (bütün eksikliklerine ve farklı iktidarların farklı uygulamalarına rağmen) sözü edilen farklı grupların eşit yurttaşlık çerçevesinde bir arada yaşamasını vaat etmiştir/büyük ölçüde de sağlamıştır.

Zaman zaman sağ iktidarlar, etnik kökene dayalı aşırı milliyetçiler akut sorunlar çıkarsa da Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasası bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağı olan her yurttaşı bağrına basar, hepsine eşit davranmayı vaat eder.

***

Bay Barrack, Suriye’nin yeniden yapılandırılması, Suriye’de yapılacak yatırımların ve imar işlerinin koordinasyonu gibi görevlerle Ankara’ya gönderilmiş bir büyükelçidir.

Görev yaptığı ülkenin 100 yaşını doldurmuş bağımsız bir cumhuriyet olduğunu unutmamalıdır.

Peki Bay Barrack bunu bilmiyor mu?

Pek ala biliyor.

O halde niye böyle cümleler kuruyor?

Çünkü Türkiye’deki iktidarın zaaflarını biliyor. Böyle çıkışların bu iktidar tarafından sevildiğini biliyor. İkide bir “dış güçler” deseler de siyasal İslamcıların ABD’yle iyi ilişkiler kurmayı çok önemsediğini, Trump’la fotoğraf çektirip yakın görünmenin onlar için çok kıymetli olduğunu iyi anlamış.

Haliyle de istediklerini yaptırmak için nabza göre şerbet veriyor.

***

Türkiye’nin yeterince sorunu var. Ekonomimiz bıçak sırtında. Demokrasimiz her geçen gün yara alıyor. Hukuk devleti sarsıldıkça sarsılıyor.

Gazetecilerin, siyasetçilerin operasyonlara maruz kaldığı, tutuklandığı, milletin geçim derdinin had safhaya çıktığı, insanların gerçek anlamda canının yandığı, Cumhuriyet’e ve kurucularına yönelik saldırıların yoğunlaştığı şu günlerde bir siz eksiktiniz Bay Barrack!

Bunları yaparak iktidarın sevgisini kazanabilirsiniz ama bu halkın gönlünde “persona non grata” olabilirsiniz.

Benden söylemesi!

Özel’in yeni tarzı tutuyor

CHP lideri Özgür Özel’in iktidarın CHP’li belediyelere, bağımsız medyaya protestocu gençlere yönelik operasyonlarının yoğunluk kazandığı 19 Mart’tan bu yana sergilediği yeni tarz kamuoyunda karşılık buluyor.

Bundan altı ay önce sokakta önümü kesen vatandaşlar iktidardan yakındıktan sonra CHP’den yakınmaya başlardı. En çok duyduğum cümle “Bunların pasifliği yüzünden AKP iktidarda” tespitiydi.

Ancak 19 Mart’tan bu yana durum değişmiş.

Sokak, Özgür Özel’in mücadeleci ve samimi tarzını çok benimsemiş.

Artık şu cümleleri daha çok duyar oldum:

“Özgür Özel şimdi lider oldu. Çok çalışkan, her yere yetişiyor, çok güzel konuşmalar yapıyor.”

Siyaset bilimcilerin de sıkça söylediği gibi:

Siyaset halkın ihtiyaçları için yapılır ve halk siyasetten hakkını hukukunu savunmasını bekler.

Farkındaysanız halktan uzaklaşan Tayyip Erdoğan ve AK Parti destek kaybediyor.

Halkın içine çıkan Özgür Özel ve CHP ise güç kazanıyor.

Bir sonraki seçimlerin seyrini değiştirecek olan bu gerçektir.