21 Temmuz 2025 günü tatile giren TBMM Genel Kurulu, 1 Ekim 2025 günü yeni yasama yılını başlatmıştı.

Yani vekillerimiz tam 72 gün tatil yapmıştı.

TBMM Genel Kurulu salı çarşamba ve perşembe günleri çalıştığından, 1 Ekim 2025 gününden 22 Ekim 2025 gününe kadar sadece dokuz gün açık kalmıştı.

Bu dokuz günde sadece iki tezkere görüşülürken, tek bir kanun dahi çıkmadı.

Yazmazsam haksızlık olur, bir de beş Sayıştay Üyeliği için de seçim yapıldı.

O seçimde de ilginç manzaralar yaşandı. Kıymetli vekillerimizin çoğu, özellikle de iktidardan olanlar Sayıştay seçimi oy tasnif komisyonunda görev almamak için kura çekimi sırasında Genel Kurul salonunu terk etti.

Ne de olsa çok ağır iş. Yüzlerce oyu saymaktansa yoklamadan kaçmak en iyi yol!

Tasnif komisyonu oluştuktan sonra da salona geri dönüp oy kullandılar.

72 günlük tatilin ardından sadece 9 gün mesai yapan vekillerimiz çok yorulmuş olacak ki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı da bahane edip bir hafta tatil kararı aldılar.

Milletin o kadar sorunu var, seçip Ankara’ya gönderdikleri vekillerden o sorunlara çözüm bekliyorlar ama vekiller tatilde.

İnsan sormadan edemiyor:

Neyin tatili bu?

Butlan mı, erteleme mi, hukuk devleti mi?

NEFES Ankara Bürosunda sabah toplantısında arkadaşlar bahis açmıştı.

Bahsin konusu CHP’nin 38. Kurultayıyla ilgili açılan davanın bugünkü duruşmasında hangi kararın çıkacağıydı.

- Bir grup “Butlan çıkar” dedi. Bu görüşü savunan bir arkadaşımız, TBMM’nin tatile girmesini de buna bağlıyordu. Güya butlan kararı çıkarsa TBMM’de büyük kavgalar çıkarmış. Butlan çıkacağı için de TBMM tatile girmiş.

- İkinci grup “Erteleme çıkacak” diyordu. Bu gruptakiler de bu davanın Demokles’in kılıcı gibi CHP’nin üzerinde sallandırılmaya devam edeceğini savunuyordu.

- Üçüncü grupta ise ben vardım. Hukuk devleti konusunda ısrarcı olmak gerektiğini savunan biri olarak, sürmekte olan davanın CHP’nin 21 Eylül’deki olağanüstü kurultayından sonra zeminini kaybettiğini düşünüyorum.

  1. Kurultay öncesinde oluşan delegasyonun imzalarıyla yapılan olağanüstü kurultayda yeni bir Genel Başkan ve Parti Meclisi seçildiğinden 38. Kurultayın sonucu zaten ortadan kalktı. YSK’nın kontrolü altında hukuki bir süreçte ortadan kalkmış bir yönetimi varmış gibi kabul edip butlan kararı almak kesinlikle hukuki olamaz, olsa olsa art niyetli bir siyasi karar olur. Böyle bir kararın yaratacağı siyasi kaosun Türkiye’ye ekonomisine vereceği zarar da cabası.

Ez cümle, bugün üç ihtimal var. Butlan, erteleme ya da hukuk devleti.

2019 öncesine gitmeye gerek yok

NEFES yazarı sevgili Aytunç Erkin’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Aziz İhsan Aktaş’ın 2019’dan önceki ihalelerine de bakacağına dair haberi çok ses getirdi. Başsavcılık böyle bir şey yaparsa hepimizin eleştirdiği “çifte standart”, “ikili hukuk” algısını terse çevirebilir.

Başsavcılığın bu algıyı ortadan kaldırmak için 2019 öncesine gitmesine de gerek yok.

Aziz İhsan Aktaş’ın 2019’da ve sonrasında Isparta Belediyesi’nden aldığı ihalelere bakarsa da aradığı malzemeyi bulur. Hem de belgesiyle.

“Rüşvetin belgesi olmaz” derler ya...

Isparta’da var.

2019’da ihaleyi Aziz İhsan Aktaş’tan 120 milyon lira daha düşük teklif veren şirkete vermeyen belediye, ihaleyi alarak 120 milyon lira havadan kazanan Aziz İhsan Aktaş’tan 11 adet araç bağışı kabul etti ve bunu Belediye Meclisi kararıyla kayıt altına aldı.

Isparta Belediyesi 2023’teki araç kiralama ihalesinde de 41 milyon lira teklif veren şirketi değil 49 milyon lira teklif veren Aziz İhsan Aktaş’ın şirketini seçmişti.

Üstelik Isparta Belediye Başkanı, Aziz İhsan Aktaş’ın hediye ettiği Audi
A8 L araca biniyor.

Savcılar “çifte standart ya da ikili hukuk yok” diyorlarsa Isparta yerel medyasında çıkan haberlere, Isparta Belediye Meclisi kararlarına ya da EKAP’a bakabilir.