Selahattin Demirtaş’ın, Osman Kavala’nın, Can Atalay’ın hukuksuz bir şekilde yıllardır hapiste olmalarına dair eleştirileri hiç takan olmadı. İktidar ve yargı bu konuda hep bildiğini okudu.
İçerideki siyasetçiler, aydınlar yetmemiş olacak ki her telden tutuklama kararları devam etti. Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ tutuklandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu tutuklandı.
Arada onlarca gazeteci siyasetçi hapse girdi çıktı. Hala çıkamayanlar da var.
Şimdi sıra Balyoz sanıklarında. General Çetin Doğan ve Balyoz davasında sanık olan subaylar hakkındaki karar Yargıtay tarafından onaylandı ve emekli subaylar yakında cezaevine girecekler.
***
Cezaevindeki siyasi tutukluların sayısı her geçen gün artarken iktidarla (AK Parti ve MHP’yi kastediyorum) terör örgütü lideri Abdullah Öcalan arasındaki diyalog da yeni bir boyuta geçti.
İlk açıklama DEM Partili Pervin Buldan’dan geldi.
MHP-Saray-Adalet Bakanlığı ve İmralı arasındaki trafiğin ana aktörlerinden biri olan Buldan, yakında sonuç almaya hazırlandıklarını ve sürecin sonunda Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün söz konusu olacağını duyurdu.
Öcalan’ın fiziki özgürlüğünden siz ne anlıyorsunuz sahi?
***
Ardından terör örgütünün Kandil’deki lider kadrosundan Cemil Bayık ortaya çıktı. Terörist Bayık, BBC Farsça’ya şu açıklamayı yaptı:
“Türkiye’ye gitmek demek, hapse girmek demektir. Hiç kimse böyle bir tutsaklığı kabul etmez. Bizimle devlet arasında bugün hiçbir temas yok. Bizim tek şartımız, İmralı Cezaevi’nde Önder Apo’ya uygulanan ağır tecridin kaldırılması ve onun özgürce çalışabilmesidir.”
Öcalan’ın özgürce çalışabilmesinden siz ne anlıyorsunuz sahi?
***
Bu arada yanı başımızda Suriye’de taşlar yeniden diziliyor.
PKK’nın ana omurgasını oluşturduğu PYD ve SDG, artık Suriye’de federatif yapı istediğini saklamıyor.
Halep’ten silahlı güçlerini çekiyor, Tişrin Barajı’nın kontrolünü Şam hükümetine devrediyor. Bunun karşılığında da Şam hükümetiyle kontrol ettiği bölgede daha fazla idari özerklik içeren anlaşmalar imzalıyor.
İlginçtir Kuzey Irak Bölgesel yönetiminde iktidar olan Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) desteklediği Suriyeli Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) de bu konuda PYD ile anlaştı. ENKS lideri Süleyman Oso, birçok Suriyelinin federal sistemi “en iyi çözüm” olarak gördüğünü savundu.
Şam hükümetinin Kürt kökenli Milli Eğitim Bakanı da SDG’nin kontrolündeki özerk bölgede alınan diplomalarının bütün Suriye’de tanınması gerektiğini vurguladı.
***
ABD ve İsrail’den gelen sinyalleri de hesaba katmamız lazım. İki ülke de SDG’yi desteklemeyi ve El Şara hükümeti karşısında “uzun vadeli güvence” olarak görmeyi sürdürüyor.
Bir de Avrupa’ya dikkatinizi çekmek isterim. Fransa lideri Emmanuel Macron bütün Avrupa’yı Şara hükümetine karşı Suriye’deki Kürtlerin haklarını savunmaya teşvik etmeye çalışıyor ve Avrupalı liderlerden de destek görüyor.
Bütün bunlar olurken SDG’nin başındaki “Öcalan’ın manevi oğlu” denilen Abdi Şahin de Türkiye’nin SDG ile ilgili söylemlerini yumuşattığını ileri sürüyor.
***
Farkında mısınız?
Suriye’de yeni bir düzen kuruluyor ve Türkiye de bu arada PKK’ya silah bıraktırma çabasını sürdürüyor.
Biraz önce aktardığım gelişmeler nedeniyle o meşhur soru hala geçerliliğini koruyor:
“YPG/PYD Suriye’de özerk bölge kurarken PKK’nın silah bırakması ne işe yarayacak?”
Bir de süreci yürüten iktidar mensuplarına şunu sormak lazım:
“İşin sonunda Suriye’de YPG/PYD’nin omurgasını oluşturduğu özerk bir yapıya ve Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne hazır mısınız?”
Peki ya Türkiye kamuoyu hazır mı?