Öncelikle şu uyarıyı yapayım:
“Af sözcüğünü kullanmıyoruz.”
Çünkü “af” herkesi kapsayan bir düzenlemeyi kastediyor ve Anayasamızdaki “eşitlik” ilkesi gereği devlet bir kişiyi affederse herkesi affetmek zorunda kalıyor.
O nedenle cezaevlerindeki mahkumların salıverilmesini sağlayan düzenlemelere “af” değil “infaz düzenlemesi” diyorlar.
Fiilen “af” anlamına gelen düzenlemeye yasal olarak “infaz indirimi” denildiği detayını anımsattıktan sonra başlıkta sorduğum soruya yanıt vermeye çalışayım.
***
İktidarın gündeminde 10. Yargı Paketi var. Söz konusu paketin içinde yargının birçok alanıyla ilgili düzenlemeler gibi “infaz” konusunu içeren üç ya da dört madde de yer alıyor.
AK Parti’nin Adalet Bakanlığı yetkilileriyle üzerinde çalıştığı düzenlemeler, MHP’lilerin de yoğun ilgisini çekiyor. MHP de infaz indirimiyle ilgili çalışmalara katılıyor.
İktidar, yapılacak düzenlemeyle hem 4 yıl önce ortaya çıkmış bir sorunu ortadan kaldırmaya çalışacak, hem nüfusu birçok ilin ve hatta bazı küçük ülkelerin nüfusunu geçen cezaevlerini boşaltacak.
Hali hazırda cezaevlerindeki yatak kapasitesi (yaklaşık 400 cezaevinde) 300 bin kişi civarında.
****
İlk önemli infaz düzenlemesi pandemi zamanında ortaya çıkan bir durumla ilgili. Pandemi sırasında bir düzenleme yapılmış, 31 Temmuz 2023 tarihinden önce suç işleyen ve mahkûm olanlar infaz indiriminden yararlanmıştı.
Ancak 31 Temmuz’dan önce suç işledikleri halde yargılamaları uzayan ve sonrasında cezaevine girenler bu haktan yararlanamamıştı.
Bu vesileyle 31 Temmuz’dan önce suç işleyip infaz düzenlemelerinden yararlanamayan herkesi bu haktan yararlanmaya başlayacak.
***
İkinci önemli düzenleme de infaz indirimlerinden yararlanıp dışarı çıktıktan sonra aynı ya da benzer suçları işleyerek cezaevlerine dönen suçlularla ilgili.
Hali hazırda bir kişi infaz indiriminden ya da şartlı tahliyeden yararlanıp serbest kaldıktan sonra ikinci kez suç işlerse cezasının en az üçte ikisini yatmak zorunda kalıyor. Suçu üçüncü defa işleyip cezaevine dönenler ise cezalarının tamamını çekiyor ve hiçbir şekilde “iyi hal” durumundan yararlanamıyor.
- yargı paketindeki önemli ayrıntılardan biri de bu “iyi hal” durumuyla ilgili.
Eğer planlanan düzenleme yapılırsa, ikinci ya da üçüncü defa suç işleyip cezaevine dönen, bir nevi şartlı tahliyesini yakanlar yeniden “iyi hal” durumundan yararlanabilecek.
Bu da literatürde “suç makinesi” diye tabir edilen şahısların, her şekilde iyi hal indiriminden yararlanıp salıverilmesi anlamına gelecek.
***
Adalet Bakanlığı’nın ilgili kurulları düzenleme nasıl yapılırsa kaç kişinin yararlanacağına dair simülasyonlar yapıyor.
NEFES Yazarı sevgili Nuray Babacan dünkü yazısında bu sayının 55 bin olduğunu ve davalar sonuçlandıkça sayının 100 bini bulacağını söylemişti.
Konuştuğum bir yetkili, MHP’nin taleplerinin kabul edilmesi halinde rakamın 125 bini bulabileceğini ifade etti.
***
Bir rivayete göre 300 bin kapasiteli cezaevlerimizde 390 bin mahkûm var. Bu nedenle de koğuşlarda yer sıkıntısı çekiliyor. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto eden gençlerin tutukluluk durumundan da anlaşıldı ki bazı koğuşlarda yatakları koyacak yer dahi kalmamış. O koğuşlarda yataklar duvara yaslanıyor ve sahibi sırası geldiğinde yere serip uyuyabiliyor.
Rakamlardan anlaşılıyor ki iktidarımız tutuklama kararının rutin hale geldiği bu dönemde cezaevlerindeki doluluk sorununa palyatif bir çözüm arayışında.
Cezaevlerinin kapasite fazlası sorununu infaz indirimiyle cezaevlerini boşaltarak çözmek tam bir zihni sinir proje!
***
Bu arada “Bu indirimlerden siyasiler yararlanacak mı” sorusu da soruluyor.
İlk bakışta “böyle soru mu olur” diyebilirsiniz ama mantıklı bir soru. Bu iktidar döneminde tacizcilerin, katillerin yararlandırıldığı infaz indirimlerinden siyasi mahkumların yararlandırılmadığı olmuştu.
Sevgili Nuray Babacan, bu indirimden koşulları uyan siyasilerin de yararlanacağını yazmıştı. Benim konuştuğum kişi de bu bilgiyi teyit etti.
***
Görüyorsunuz ya birçok ciddi sorunun çözümünde yaya kalan iktidarımız, suçluları aramıza salma konusunda çok mahir.
Ne dersiniz, cezaevlerinde “Af çıkacak, af çıkacak” naralarının atıldığı günler ve kutlamalar başlamış mıdır?