Bugün 10 Kasım 2025.

Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 87. yıl dönümü.

Bu hafta milyonlar Atatürk ve silah arkadaşlarını yad edecek.

Onlar için saygı duruşunda bulunacak.

Sosyal medya uygulamalarının ana ekranları Atatürk fotoğraflarıyla, videolarıyla dolup taşacak.

Anıtkabir, yediden yetmişe herkesin akınına uğrayacak.

Bir halk, Atatürk’e ve silah arkadaşlarına duyduğu saygıyı, minneti, şükranı gönülden sergileyecek.

***

Bakın birkaç gündür Anıtkabir Derneği’nin dijital ortama taşıdığı “Atatürk’ün okuduğu kitaplar” serisine bakıyorum. Tam 24 ciltlik bir arşiv.

Hunların, Moğolların, Türklerin tarihinden, İslam tarihine, Fransız klasiklerinden Rus klasiklerine...

Fransızca, Osmanlıca, Türkçe, Latin alfabesi, Arap alfabesi ayırt etmeden...

Tam 4 bin kitabı okumuş.

Dile kolay 4 bin kitap.

Okumakla da kalmamış.

Altlarını çizmiş.

Yanlarına not almış.

Zorla sevgi olmuyor! - Resim : 1

Bu sayfaları okudukça, aldığı notları, altını çizdiği bölümleri gördükçe Atatürk’e duyduğum hayranlık daha da büyüyor.

Komutanlık ettiği savaşların stratejisini, kurduğu cumhuriyetin fikri temellerini nasıl oluşturduğunu daha iyi anlıyorum.

Şıklığı, nezaketi, çağının çok ilerisinde olan entelektüel kapasitesi o kadar belli oluyor ki!

Bana “vay be” dedirten her satırı okuyunca, kendi kendime “Atatürk kolay olunmuyormuş” diyorum.

***

Düşünsenize, artık ne “Atatürk’ü seveceksin” diye dayatan birileri var ne Atatürkçülük ülkeyi yönetenler nezdinde pirim yapıyor.

Tersine, Atatürk hayranıysanız, kamuda ötekileştiriliyorsunuz, öcü muamelesi görüyorsunuz.

Hani şu “devlet” dediğimiz şey var ya...

Hani Atatürk ve silah arkadaşlarının emaneti olan, rejimi Cumhuriyet olan devlet...

Hani insanını yaşatmadan yaşayamayacağı söylenen devlet.

Artık o devleti yöneten, o devletin kılcallarını oluşturan bütün bürokrasi, her fırsatta o devletin kurucusu Atatürk’e saygısızlık ediyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, Atatürk’süz müfredat peşinde.

Tarikatlar, cemaatler kendi dergahlarında Atatürk karşıtlığı tohumlarını ekiyorlar yetmiyor, bir de devlet eliyle okullara sızıyorlar.

Atatürk’ün kurduğu Diyanet, Atatürk haftasında “Vefa İmandandır” başlıklı bir hutbe yayınlıyor ama Atatürk’ün adını anmıyor.

İktidar Atatürk’ün ismini izini her yerden silmek için stratejik bir yol haritası izliyor.

Atatürk düşmanı olarak yetiştirilen nesiller Atatürk fotoğraflarına, heykellerine saldırıyor.

***

Bütün bunlara karşın, milletin Atatürk sevgisi her geçen gün büyüyor.

Özellikle de gençler, hele hele ömrü hayatlarında AK Parti iktidarı dışında hükümet görmemiş, okullarında Atatürk’ü unutturmaya odaklanmış bir müfredata maruz kalmış, Z kuşağı...

Atatürk’e hayranlıklarını göstere göstere yaşıyorlar.

Atatürk’ü, istiklal marşımızı ve bayrağımızı Cumhuriyetin üç temel değeri olarak görüp, hepsine birden sahip çıkıyorlar.

Memlekette yaşayan üç kişiden ikisi, kendini sağcı, solcu, muhafazakar milliyetçi değil, Atatürkçü olarak tanımlıyor.

***

Bu tablo da ne yazık ki iktidarı rahatsız ediyor.

Anıtkabir’e taşıma bir kalabalık getirip Cumhurbaşkanı lehine slogan attırmak, milli bayramlarda geçmişte pek yapılmamış bir geleneği başlatıp, Atatürk’ün fotoğraflarının yanına Cumhurbaşkanı’nın fotoğraflarını asmak bu rahatsızlığın yansıması olsa gerek.

Ancak, Atatürk’ü dayatıldığı günlerde değil, AK Parti iktidarında, 40’lı yaşlarda keşfetmiş bu ülkenin sıradan bir vatandaşı olarak söyleyeyim...

Şunu unutuyorlar:

Böyle bir atmosfer zorla yaratılamaz.

Zorla güzellik olmaz.

Mahkeme kararıyla, polisiye tedbirlerle, kanunla kimse kendini sevdiremez.

Böyle bir sevgi ancak hak edilerek üretilir.

Atatürk de emeğiyle, direnişiyle, aklıyla, bilgi birikimiyle, kararlarıyla, eserleriyle, mirasıyla, gelecek nesillere bıraktığı umut ve cesaretle o sevgiyi hak etti.

O nedenle Cumhuriyet gibi kurucusu Atatürk de bu milletin gönlünde ebediyen yaşayacak.

ŞÜKRANLA, MİNNETLE...

RUHUN ŞAD OLSUN ATATÜRK