İlk maçın ikinci yarısında açılan farkla galibiyetin Fenerbahçe’ye gittiğini gördüğü için kendisini oyundan attıran bir koç, sonrasında da hasıl olan amaca uygun yönetici açıklamaları ve ortamı haksız hakem eleştirileriyle germeye çalışanlar bana rahmetli İbo’nun ‘Balonlarım Vardı’ şarkısını hatırlattı.

Zayıf takımın, kuvvetli takıma karşı algı yaratmak için kullandığı bu ‘eski Kızılderili’ numaralarına hayatı fanatizm penceresinden görenler kanabilir ama biz bunlara şerbetliyiz artık!

İkinci maça ‘uslu çocuk’ şapkası ile gelen Alimpijevic’in oyuncuları ilk 3 dakika 22 saniye maça giremeyip sayı bulamadılar. Yaratılan ortamın neticesinde hakemler ise ilk 36 saniyede karşılıklı 4 faul çalarak reaksiyonel bir başlangıç yaptılar.

Fenerbahçe ilk maçta olduğu gibi rakibin skoreri Mathews’u iyi savunarak başladı. Ayrıca ilkyarı 10’da 1 üçlük isabeti karşılığı çemberlerinde gördükleri 10’da 5’lik oran ve banktan gelen oyuncu katkısının 25’e 10 olması ‘balonların’ Beşiktaş için niçin bir bir patladığını göstermiş oldu. Bunların yanında Nigel Hayes’in hiç devreye girememiş olması Beşiktaş’ın şansıydı!

İkinci yarı maçı rölantiye alan Fenerbahçe, sonlara doğru Beşiktaş’ta özellikle Mathews’un sayıları ve Berk’in gayretini görünce hemen vites değiştirerek yeniden ‘final ayarlarına’ dönmesini bildi.

Hurafelere inanmayız ama yine de ilk maç sonu ipe sapa gelmez açıklamalarla final için kadro yetersizliğini hakemler üzerinden gidermeye çalışanlara bir tavsiye: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.