Başakşehir eylül celbinde (3. haftaya) Nuri Şahin’le başlayarak, hazırlık döneminde yapılan transferleri ve tüm çalışmaları çöpe atıp yeni teknik direktörden yeni bir felsefe ve yeni taktiksel değişikliklerle başarı bekliyor. Aklı selimin “Çok beklerler” dediğini duyar gibiyim. Ama yapacak bir şey yok. Türk yönetici tipolojisi, bildiği bu!

Nuri Şahin’in savunma disiplinine öncelik veren oyunu oturtmaya çalışmasına bakalım kulüp bünyesi dayanabilecek mi? Yoksa kasım-aralık celbinde yeni teknik direktör mü devreye girecek?

Galatasaray'a gelince... İlk yarı yedek kulübesinde sarı kart gören Günay’a bir çift sözüm var: Güzel kardeşim senin çenen çalışacağına, ellerin çalışsa bu kulüp o kaleyi korumak için 36 milyon Euro daha harcamazdı. Sen işine bak! Görünen o ki, bir devrede 5 kart gören Galatasaray’da bir ciddiyetsizlik söz konusu. Umarım bu paraları harcayan Dursun Özbek’te bunları görüyordur ve gereğini yapar!

Galatasaray rölantide giden maçta golü yiyince defansın hücuma katılımıyla, kanat oyuncularının da bire birdeki etkinliği birleşince, geniş alandan hücum geliştirmeyi iyi yaptığı için hemen vites değiştirerek yeniden öne geçmeyi bildi. Top kayıplarında hızla uyguladıkları şiddetli karşı pres, Galatasaray’ın topu kısa sürede geri kazanmasını sağlayarak rakibin organize kontratak şansını azaltıyor bu sayede hızlı hücum geçişlerine olanak tanıyor.

Aynı zamanda sürekli hücum ağırlıklı oyunun doğal sonucu olarak mecburen yüksek bir savunma çizgisiyle oynuyorlar. Bu da savunmanın merkezindeki uyum ve hızın önemini artırıyor. Burada yapılan hataların telafisi de mümkün olmayabiliyor. Yine de sarı kırmızılılar yüksek hücum kalitesi ve kazanma alışkanlığı ile puanları almaya devam ediyor.

Son söz VAR’A: Allah’tan doktor falan olmamışsınız! Siz teşhisi koyana kadar bütün hastalar dünya değiştirirdi!