Fenerbahçe yönetiminde geleneksel yaprak sökümü (!) Ali Koç’un başkanlığı ile başladı. Koç, kazandığı ilk seçim konuşmasında “Bu süreçte her adımda yanımda olan Semih Özsoy’a teşekkür ediyorum” dedikten bir süre sonra rivayet o ki kendisi ile tekme tokat kavga ederek ayrıldı.
Zaman içerisinde, birlikte yola çıktığı Metin Şen, Burhan Karaçam, saha içerisinde yakasına yapıştığı Selahattin Baki, en son röportajında eylülde ayrılacağını ifade eden Hamdi Akın ve son olarak Acun Ilıcalı ile yolları ayırdı… Ve dedikodular istifaların devamının geleceği yönünde…
Tüm bunlar olurken haklı olduğu konular, haksız olduğu durumlar muhakkak vardır. Ancak görünen o ki ortada bir ‘yönetememe’ durumu var. Saha dışında ‘yönetim takımını’ kuramama, dolayısıyla yönetimde ‘takım olamama’ ve beraberinde sahada da süreğen hale gelen bir sportif başarısızlık, herkesin malumu.
Türkiye’nin en büyük STK’larının başında gelen Fenerbahçe camiasına soru şu: Bu tablo sizlere bir şey hatırlatıyor mu?
Sizce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkeyi yönetim tarzıyla, Ali Koç’un Fenerbahçe’yi yönetim tarzı arasında en ufak bir fark var mı? Şu anda Erdoğan’ın yola çıktığı dava arkadaşlarından yanında kaç kişi kaldı? Yola çıktığı dava arkadaşlarının kaç tanesi her gün kendisini eleştiriyor?
Ali Koç’a düne kadar yanında olup destek veren, bugün ise muhalefet etmeye kalkanlara, imza toplayanlara “Ciğeri beş para etmezler” diye sarf ettiği ağır hakaretler ile, Erdoğan’ın kendisine muhalif olanlara zaman içerisinde söylediği ağır sözler arasında sizce bir fark var mı?
Sonuçta ülke yönetiminin getirdiği noktada yoksullaşan halk, artan işsizlik, yükselen enflasyon, yerlerde sürünen milli gelir, yok olan adalete güven vb. ile Fenerbahçe’deki yıllardır süre gelen sportif ve yönetimsel başarısızlık arasındaki benzerlik yok mu?
Yabancı var hakemleri getirtip de “Futbola adalet getirdik” söylemiyle ya da sürekli “Yapı var yapı” diyerek bu süreç izah edilebilir mi? Yoksa bu durum başarısızlığın da körüklediği ‘iktidar ihtirası’ veya ‘hubris’ rahatsızlığı olabilir mi? TÜM bunlardan ders çıkarması gereken Fenerbahçe camiasının artık büyük fotoğrafı görebilmesi dileğimle…
EYLÜLDE GEL
Ali Koç, Alpay’ın “Eylülde Gel” şarkısına gönderme yapar gibi “Seçim eylülde” dedi. Eylül bildiğiniz gibi hazan vaktidir. Hazan ise sonbaharı tasvir eder. Doğanın canlılığını yitirmeye başladığı ve kendini yenilemeye adım attığı dönemdir. Umarım Fenerbahçe’ye de bu yenilenme çabası iyi gelecek. Ancak görünen o ki, konuya teknik olarak bakınca ‘hazan vakti’ kulüplerde seçim için doğru zaman değil. Çünkü tüm branşlarda planlamaların bitirilip sezonun başladığı dönem. Bu dönemde seçimle yönetim değiştirmek, sezon ortasında teknik direktör değiştirmek gibi bir şey.
TAVŞAN ADAY ŞARTLI ADAY
Fenerbahçe özelinde bir de adaylar konusu var ki, evlere şenlik. Bu yaşıma kadar atletizmde gördüğüm ‘tavşan atlet’ tiplemesini ilk defa kulüp başkanlığı yarışında görüyorum. Tabiri caiz ise şimdi bir de ‘tavşan adayımız’ oldu. Mahmut Uslu diyor ki: “Aziz Yıldırım aday olursa çekilirim.” Aziz Yıldırım ne demişti: “Ali Koç’un seçimde aldığı 16.464 oydan bir fazla imza toplanırsa aday olurum.” Böylece bir de ‘şartlı adayımız’ oldu! Ne olur vazgeçin artık şu camia ile oynayarak egolarınızı tatmin etmekten! İnsanlar sizin Uslu ile et ve tırnak gibi birlikte olduğunuzu bilmiyor mu? Ne gerek var bu manipülasyonlara? Sayın Yıldırım, bu ülke muhalefetine bir tane “Kılıçdaroğlu” yetiyor! Düşün artık Fenerbahçe’nin yakasından da camia yeni liderini arasın bulsun. Sizi de yaptıklarınızla ve yapamadıklarınızla hak ettiğiniz yere koysun.
SAHTE YUNAN VE ATAMAN!
Çok güzel atasözlerimiz var. Bunlardan biri sanki Ergin Ataman için söylenmiş: “Söz gümüşse, sükût altındır.”
Sportif başarılarını sürekli konuşarak, sportif etik dışı davranışlarla kendini bu denli baltalayan başka bir karakter gördünüz mü bilemiyorum! Kendisine kucak açan Yunanistan’ın bazı oyuncularını “Sahte Yunan” diyen, sezon sonunu da milliyetçilik sözleri ile süsleyen Ataman’a yarın birileri Shane Larkin için “Sahte Türk” derse ne cevap verecek merak ediyorum.
Milli takım öncesi yerli oyuncu havuzumuzun ne kadar dar olduğundan bahsediyorsun. Doğru ama o zaman ben de sana şunu soruyorum: Kaç yıldır bu ülke basketbolunun en tepesindeki birkaç kişiden birisisin. Bugüne kadar bu durumu çözmek veya geliştirmek için ne yaptın? Konu hakkında varsa bir fikrin dünya gözü ile biz de duysak iyi olmaz mı? BU konuda fikir ve iş üretmesi gereken A Milli Takım koçu mu; yoksa başka biri mi? Madem Panathinaikos’ta Yunan sayısının fazlalığından bahsederek Olimpiacos’un oyuncularına “Sahte” diyorsun, bizim de yerli oyuncu konusunda sıkıntımız olduğuna göre hazır oralardayken sor bakalım onlar nasıl başarmış?
Ne yapalım, bilemedim ki! Senin takımındaki Yunan oyuncuları yetiştirenlerden mi medet umalım?