Grubunda üç galibiyet-iki yenilgi ile ikinci olan Polonya, son 16’da Bosna Hersek’i eleyerek çeyrek finalde rakibimiz oldu. Biz tüm maçlarımızı kazanmıştık ancak Polonya çor zor bir rakip olarak gözüküyordu.
Maça sert savunmayla başlayan Polonya karşısında basketbol literatürüne adeta ‘boyalı alan oyun kurucusu’ tabirini getiren Alperen Şengün’ün asistlerinden bulduğumuz sayılarla yanıt vererek başladık. Şampiyonada ilk kez Kenan yerine Şehmus ile başlayarak rakibin en önemli hücum silahı Loyd’u savunmayı hedefledik. Özellikle ilk çeyrekte Loyd’un ‘pick and roll’ oyununu ikili sıkıştırmalarla savunurken rakibimiz karşılığında doğru paslarla dış atış bularak oyunda kaldı.
2. Çeyrek, Larkin ve Cedi dışındaki oyuncularımızın şutlarını risk ederek savunan Polonya’ya her ne kadar Kenan ile cezayı kessek de şut atma konusunda biraz çekingen davranmaya başladık. Ancak yine de savunma kaynaklı hızlı hücumlarla farkı 13 sayıya kadar çıkardık.
2. Yarıya önde olmanın özgüveni ile başlayan milliler oyunun kontrolünü tamamen ele geçirdi ve tempoyu istediği gibi ayarladı.
Üçüncü periyotta Alperen hücumda çok iyi liderlik yaptı ve arkadaşlarına boş atışlar yarattı. Ancak farkın 20’li sayılara gelmesinden sonra savunmamız gevşedi. Son periyotta maçı kapatmayı beklerken Polonya’nın, buldukları sayılarla yeniden maça girmesi biraz tedirgin olmamıza neden oldu. Yine de millilerimiz tecrübeleri ile Polonya’yı da saf dışı bırakmayı bildi.
Şampiyonanın en önemli favorilerinden Sırbistan ve Fransa’nın elenmiş olması bizim yolumuzdaki engelleri kaldırdı. Bu, oyuncularımızın kürsü motivasyonunu üste düzeye çıkaracaktır diye umuyorum. Bakalım sırada kim olacak.