Nefes, insan hayatının başlangıcı ve temel kaynağı… Umut ise, ruhun enerjisi…
Yani: nefes ve umut hayatın iki, vazgeçilmez dayanağı…
Daha önce de ve defalarca: toplum olarak, boğulmak üzere nefessiz kaldığımız süreçler oldu…
***
O dönemleri: umutlarımızla, dayanışmayla, enselerimizi karartmadan, birbirimize düşman olmadan, endişesiz ama, derin derin NEFESLER alarak aştık...
Çünkü her aldığımız NEFES, hayatın devam ettiğinin, devam edeceğinin müjdesiydi...
Yani: umuttu… Bugün de öyle… Yani canlarım: Enseyi karartmak yok… Artık NEFES var…
NEFES olduğuna göre: umut da var…
İyi ki doğdun NEFES…
İyi ki varsın ve hep var olmalısın…
Çünkü gelecek, senin gazetecilik anlayışınla aydınlanacak…
***
Az önce okuduğunuz satırlar, 1 yıl önce bugün bu köşede yayımlandı…
Hiçbir kişi ya da kuruma destek de olmadık köstek de olmadık…
Sadece gazetecilik yaptık…
Yılın son kamuoyu anket sonuçları da gösterdi ki; uyguladığımız merkez medya yayın politikası doğru olanı çünkü: kararsızlar, birinci parti…
Kararsızlar duygusal bir kopuş yaşıyor
26 ilde, yüzlerce kişiyle yapılan yılın son seçim anketi yayımlandı… Sonuçlar siyaseten de sosyolojik olarak da son derece çarpıcı... Sıralama şöyle:
%27,4 kararsız…
%24,6 CHP…
%22,8 AK Parti…
Yani bugün Türkiye’de birinci parti ne CHP ne AK Parti… Birinci parti: Kararsızlar...
Ama durun… Bu “kararsızlık” sandığınız şey gerçekten kararsızlık mı?..
Hayır, bu kararsızlık değil, güvensizliktir… Bu %27,4’lük kitle şunu söylüyor olabilir:
“Ben oy vermeyi bilmiyor değilim, kime oy vereceğimi bilmiyorum…”.
***
Bu insanlar siyasete ilgisiz değil aksine, siyaseti çok yakından izleyip hayal kırıklığı yaşayanlar…
Ekonomik kriz, hukukta güven, muhalefette “umut üretme” sorunu var…
Siyaset ve bürokraside ise liyakat tartışması aralıksız sürüyor…
Sonuç: sandıktan değil, siyasetten uzaklaşma...
Bu çok tehlikeli bir eşik ve bu tablo bize bir şey daha söylüyor:
Türkiye siyaseten değil, psikolojik olarak yorgun…
Sürekli kriz, sürekli kavga, sürekli korku dili, sürekli “benden olan-olmayan” ayrımı…
Toplum diyor ki: “Ben artık bağıran değil, sorunları çözen siyaset istiyorum...”.
Yani canlarım kararsızlar ideolojik değil, duygusal bir kopuş yaşıyor...
Merkezde buluşalım
Toplum yeni bir dil arıyor: kavga etmeyen, umut veren, somut çözüm konuşan, insanı merkeze alan…
İşte o parti, bugünün üçüncüsü bile olsa, yarının birincisi olabilir...
Çünkü şu an Türkiye’de en güçlü siyasi duygu:
“Yeter artık… Düşün milletin yakasından…”.
Ve bu duygu, sandığa gittiğinde her şeyi değiştirebilir…
Sözümün özü dostlar…
Gelin, siyaset ve medya anlayışında: Merkezde buluşalım…