Erdoğan’ın da sonunda telaffuz ettiği “19 Mart hadisesi” ülke ekonomisini fena hâlde sarstı ve neredeyse iki yıllık çabanın yarısını heba etti. Şöyle ki; Merkez Bankası rezerv toplamak için dolar kurunu gıdım gıdım artırıp bir yandan da yüksek faiz verince, getiriler dolar bazında yüzde 25’i aştı. Dünya böylesi kazanca pek şahit olmadı.
***
Bu yöntemle önce eksi durumdaki rezerv açığı kapatıldı, ardından net rezerv 61 milyar dolara kadar çıkarıldı. Ellerini çabuk tutmaları gerekiyordu, zira dolar bazında bu kadar yüksek faize uzun süre hiçbir ekonomi dayanamazdı.
Bildiğin kumar oynadılar. Ta ki İmamoğlu tutuklanana kadar…
O günden bugüne, yani sadece 25 gün içinde Merkez Bankası’nın eriyen döviz rezervi 43 milyar doları aştı. Dondurma dışarıda kalırsa erir de milyarlarca doların “erimesi” garip gelmiyor mu size de?
***
İmamoğlu ile uğraşacaklarına, her seçmene 1.000 dolar dağıtsalar 43 milyon oyu garantilerdi. Yaklaşık 64 milyon seçmeni olan bir ülkede oyların yüzde 67’sini alıp iktidarı korumuş olurlardı!
Hani emeklilere 1.000 liralık ikramiyeyi bile zor veren anlayış, bunu mu yapacak? Orası ayrı…
***
Peki bu paniğin sebebi sadece İmamoğlu mu? Elbette değil! Ülke yönetimi kendisine duyulan güvenin son kırıntısını da yitirdi.
Yerel seçimlerde en yüksek oyu alan partinin cumhurbaşkanı adayının önce diplomasını iptal edip sonra tutuklatan bir siyasi irade, “Sana bana daha neler yapmaz?” dedirtti.
***
Bitti mi? Ne bitmesi... Asıl gerilim şimdi başlıyor. Güven bunalımı yaşanırken, parasını dolara çeviren büyük sermaye sahibi bu varlığı Türkiye’de niye tutsun? Doğal olarak el altından yurt dışına çıkarmaya çalışacaktır.
Tüm maliyet bu kadarla kalsa yine iyi… Mehmet Şimşek “2027’de enflasyon tek haneye iner” diyor ama 2 yıllık tahvil faizi yüzde 47’ye, 5 yıllık faiz yüzde 40’a fırlamış durumda.
İktidarın söylemlerine güveniyorsanız, 5 yıllık tahvil alın; enflasyon tek haneye inince dolar bazında üç yıl boyunca yüzde 30’a yakın kâr söz konusu en basit hesaplamayla…
***
Bırakın siz beş yılı, Hazine 15 yıl sonra ilk kez “3 aylık” borçlanmaya çıktı. Bu “acil nakit ihtiyacı” için kredi kartından nakit avans çekmek gibi… Döviz rezervlerinin erimesi bir yana, ne yapacağız bu kadar yüksek faiz maliyetini?
Sadece yurt içinde de değil… CDS dediğimiz iflas riski sigorta primi 250’den, 370’e zıpladı operasyon sonrası… Yurt dışından borçlanmanın maliye çok ciddi anlamda arttı. Milyarlarca dolar ek maliyet demektir bunun manası…
***
Anlattıklarım ekonomide yaratılan zararın sadece bir kısmı… Arkadaş ne tatlı bir şeymiş koltuk sevdası… Uğruna koca ülke resmen ateşe atıldı!
Bu işten sıyrılmak için erken seçimden başka seçenek kalmadı. Ya güven tazelenecek ya ülke ekonomisi her geçen gün daha da dibe çekilecek. Yaktık gemileri, dönüş yok artık geri… Türkiye ekonomisine ayırdığımız sürenin yavaş yavaş sonuna gelindi.