Hani “normale döneceğiz” masallarıyla uyutuluyorduk ya, meğer onların “normal” dediği, kendi fantezileriymiş...

Bütçe verileri ortada… Ekonomi yönetimi, deliği yamayla kapatmayı bırakıp, gözünü doğrudan bizim ceplerimize dikmiş durumda…

***

Daha şubat ayında “güncellendiği” söylenen mevduat ve fon stopaj oranları, anlaşılan yeterli gelmedi ki yine artırıldı. Yeni düzenlemeyle;

Altı aya kadar vadeli hesaplardaki stopaj yüzde 15’ten yüzde 17.5’e… Bir yıla kadar olanlardaki stopaj ise yüzde 12’ten yüzde 15’e yükseltildi.

***

Devlet, yıl başında yaptığı bütçeyi daha yılın ortasında yeni vergilerle delik deşik ediyorsa, piyasada öngörülebilirlik kalmaz diyeceğim ama... Zaten öngörülebilirlik, bu ülke ekonomisini terk edeli çok oldu.

“Tüm bunlara ne gerek vardı?” diye soran o saf, temiz kalpliler için durumu izah edelim. Ortada bir delik yok, bildiğiniz krater var! Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın Haziran 2025 verileri, adeta bir korku filmi senaryosu gibi…

***

Haziran ayı nakit bütçe açığı, 455 milyar TL… Rakamı yazarken bile insanın eli titriyor. Geçen yıla göre artış tam yüzde 116… Ney? Yüzde… Yüz... On… Altı...

Son 12 aylık açık, 2 trilyon 382 milyar TL... Bu parayla Afrika’da küçük bir ülke satın alabilirsin... O derece…

***

Peki, ne yaptık da bu hale geldik? Milletçe Ankara’da pavyona mı gittik?

Orta Vadeli Program’da 2025 için hedeflenen bütçe açığı 1.9 trilyon TL idi... Bu gidişle yıl sonunda hedefin çok üzerinde yeni rekorlar kırılacağı kesin gibi...

Bunun tek bir anlamı var; Kurdukları düzeni finanse edemiyorlar. Para yetişmiyor!

Vergi dilimlerini güncellemiyorlar ki üç kuruşluk maaş artışımız anında buharlaşsın… Sıfır arabadan, benzinden, sigaradan çuvalla vergi alıyorlar, yine de yetmiyor. Artık verginin de vergisini alıyorlar. O da kesmiyor!

***

İşte bu devasa krateri kapatmanın en kolay yolu ne? Elbette en savunmasız olanın, yani vatandaşın mevduatına, yatırım fonuna çök... Pardon, stopajını artır!

Daha bir yıl önce teşvik adı altında vergisi sıfırlanan yatırım fonlarının bugün bu noktaya gelmesi, “kurbanı kesmeden önce beslemek” değil de nedir?

***

İşin en trajikomik tarafı da… Bir yandan “enflasyonla mücadele ediyoruz, TL’yi cazip kılacağız” derken, diğer yandan TL’de kalmanın maliyetini artırıyorlar. Bu ya iş bilmemektir ya da doğrudan aklımızla alay etmektir.

Madem öyle, hiç yormayın kendinizi. Doğrudan sosyalizmi ilan edin, olsun bitsin. Politbüro zaten hazır...

Ne uğraşıyoruz ki hesapla kitapla? Yapın dev gibi yurt binalarını, hepimiz orada tıkın… Yemek, içmek, barınma sizden olsun; geri kalan ne varsa zaten sizin... İtiraz eden çıkmaz, merak etmeyin!