Kayseri’nin sanayi incisi, kablo sektörünün devi HES Kablo, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından 22 milyar TL muhammen bedelle üçüncü kez satışa çıkarıldı.
Tezgaha yanaşan olmadı! Bari biri “ayıp olmasın” diye sembolik de olsa teklif verseydi… Yok! Kimse tenezzül bile etmedi.
***
Oysa HES Kablo öyle köhne bir işletme değil… İstanbul Sanayi Odası’nın ilk 100 listesine 13.6 milyar TL satış hasılatıyla giren, 128 ülkeye ihracat yapan bir sanayi devi… Yani mesele şirketin kendisi değil, ülkenin yatırım iklimi…
Şöyle düşünün; Elinizde sermaye var, yatırım yapmak istiyorsunuz. HES Kablo’nun kapısını çalıyorsunuz. Sonra öğreniyorsunuz ki şirket 2016’da FETÖ soruşturması kapsamında devletin eline geçmiş. Yani ortada ciddi bir hukuki belirsizlik var.
***
Bu durumda şirkete değil, siyasi ve hukuki riske yatırım yapmış oluyorsunuz. Yarın bir gün bir yetkili çıkıp “Pardon, o dönem bir hata olmuş” derse ne olacak?
Normal şartlarda mahkemeye gider, hakkınızı ararsınız. Ama işte burası Türkiye… Ve bu ülkede “hukuk” yatırımcının en çok çekindiği kelime…
***
Yatırımcı dediğiniz üç yıl sonrasını planlamak, beş yıl sonrasına hedef koymak ister.
Ekonomiyle körebe oynanırken bırakın beş yılı, beş gün sonrasının bile meçhul olduğu bir ortamda 22 milyarlık sanayi devinden geçtim, bakkal dükkanı bile alınmaz bu şartlarda…
Oysa ne güzel anlatıyorlardı hani… Yeni ekonomi modeli, Türkiye Yüzyılı, ülkeye para akacağı, ihracat patlaması…
Peki daha önce yönetimde kim vardı? Sahi o niye yapamadı? Ayrıldı mı? Bir yere mi gitti? Madem her şey aynı, ne değişti?
Kablo şirketini bile satamayan bir ekonomide anlatılan kalkınma masalı… Ne bileyim, bu sanki insanların salak yerine koyulması…
***
Şöyle anlatmaya çalışayım; İstanbul Sanayi Odası’nın “İkinci 500” raporu yayımlandı. Fonda cenaze marşı… Tablo vahim ve ötesi…
Vergi öncesi kar yüzde 63.8 eridi. Satış karlılığı yüzde 8.2’den yüzde 2.1’e geriledi. Kapa dükkanı git daha iyi…
***
Üstelik bunlar, listedeki iyi firmalar… Tam 159 şirket “zarar ettim” açıklaması gönderdi. Bu, 1997’den beri görülen en karanlık tablo… 2001 krizi bile bundan çok daha iyiydi…
Neden zarar ettiler? Çünkü kazandıklarının yüzde 81’i bankalara gitti. Faiz olarak! Ekonomi yönetimi “sıkı para politikası” derken, esas sıkılanın sanayicinin boğazı olduğu çok aşikar!
***
Tamam, enflasyonla mücadele önemli… Ama sadece faiz artırıp, dövizle oynayıp dışarıdan borç aramayla düzelmez ekonomi… Var mı örneği?
Ekonomi dediğin, aynı zamanda beklenti yönetimidir. Bizde peydahlanan beklenti nedir? Yeni operasyonlar mı? Yeni kayyumlar mı? Yoksa anayasayı yeniden yazmak mı?
Ağacı kökünden ekonomiyi dibinden sarstılar. Bu saatten sonra gittiği yere kadar!