Ekonomimizin “kötü” sayılması için hala hangi seviyeye düşmesi gerekiyor acaba? İnsanlar sokakta üstünü başını mı yırtmalı yoksa açlıktan sapır sapır kırılmalı mı?

Sabahın zifiri karanlığında, yirmi lira ucuz kıyma için saatlerce kuyruk beklemek yetmiyor belli ki… “Bulursan şükret, bulamazsan sabret” felsefesiyle gidilecek yol artık bitti.

***

Peki ekonomiyi kim bu hale getirdi? Suçlu hazır tabii… Hem de bu kez yeni ambalajıyla söyledi. “Dış mihrak”, “üst akıl”, “iç hain” derken şimdi de repertuara “malum çevreler” eklendi.

Nitekim her sabah dünyanın dört bir yanında insanlar “Bugün Türkiye’ye ne kötülük yapsam” diye uyanıyor. Hatta bazı ülkelerin anayasasında, değişmez ilk üç madde arasında “Türkiye’nin kuyusunu kazmak” görev olarak yazıyor.

Öyle anlatılıyor ki; gezegenin en hayati gündemi bizmişiz, herkes işini gücünü bırakmış, topluca ‘Türkiye operasyonu’ planlıyor.

***

Bu ezberi bozmak için Mehmet Şimşek iki yıl döndü dolaştı. Dünyada gezmediği ülke kalmadı. Topladığı uçuş milleri ile hayatı boyunca uçağa para vermemeyi garanti altına aldı.

Yabancı yatırımcılara, “Bakın, biz aslında aklı başında insanlarız” diye sunum yapıp durdu. Üç-beş fon yöneticisini de ikna eder gibi oldu; tam “para geliyor” derken 19 Mart’ta hop, yeni bir “operasyon” patladı. Gelenler kaçtı. Elde yine “malum çevreler” kaldı.

Oysa ne hayalleri vardı. Büyüme coşacaktı, ihracat patlayacaktı, enflasyon canavarı dövülüp boğulacaktı!

Meğerse dünyadaki yatırımcılar, “Bir ülkenin kaderi tek bir dudak hareketine bakıyorsa, biz o oyuna girmeyelim” diyecek kadar zeki insanlarmış.

Şirket dava açsa mahkeme yok, mahkeme bulsa karar uygulanmıyor. Avrupa mahkemelerine taşısa dosyayı, orada bile “Bu kararı tanımıyoruz” tabelası… Yatırımcı kime anlatacak derdini?

***

Gerçek şu; trilyon dolarlık fon yöneten insanlar, adaletin olmadığı toprakta ot bitmeyeceğini bizden iyi biliyor. İstediğin kadar enflasyonu makyajla düşür, faizi kırp, doları zımbayla tut; hukuk yoksa para ilgilenmez. Yabancı sermaye önce sorar;

Şeffaflık var mı? Hukuk işliyor mu? Bağımsız olması gereken kurumlar gerçekten bağımsız mı?

Kısaca kafası rahat edecek mi? Millet olarak bizim kafamız rahat değil, onların nasıl olacak ki?

***

Sonuç ortada. Türkiye’den Mısır’a fabrikasını taşıyan firma sayısı 300’ü geçti. Kendi ülkende ayranın yok içmeye, tahtırevanla gidiyorsun el alemin ülkesine yatırımcıları ikna etmeye…

Daha da fenası, parası olan evini barkını bile yurt dışında almaya başladı. Ne yalan söyleyeyim, hepsi haklı…

Ekonomide bundan daha iyisini beklemeyin. Velhasıl, mevcut sistemle bu hikâye burada bitti. Düzelme falan yalan dolan… Filmin sonunu merak ediyorsanız, tam bir hüsran!