Hükümetin Kürt açılımına yüklediği anlam farklı olsa da PKK’nın silah bırakmasıyla sonuçlanacak sürece itiraz etmek kimse için mümkün değil. Ancak, dünya tarihinin yeniden yazılmasına neden olabilecek İsrail-İran Savaşı, iktidarda endişe ve kırılmalara neden oldu.

Hükümet üyelerinin ve Abdullah Öcalan’ın açıklamalarında bir değişiklik olmadığı, dolayısıyla sürecin kazasız belasız sürdürülebileceğini savunanlar da Ortadoğu’da değişen dengelerin, ABD’nin açıktan pozisyon almasının PKK’nın tereddütte olan bazı yöneticilerini olumsuz etkileyeceğini düşünenler de var.

***

Konuyla ilgili hem iç dinamikler hem de dış unsurlar açısından değerlendirmeler yapılıyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ısrarlı vurgusunun anlamlı olduğu, Abdullah Öcalan ve Selahattin Demirtaş’ın açıklamalarının sürece halen sahip çıkıldığını gösterdiği öne sürülüyor.

Ancak, özellikle İran’da faaliyet gösteren Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) yönetiminin silah bırakmayı düşünmedikleri ve İsrail’in yaptığı saldırıları desteklediklerine yönelik açıklamalarının, Kandil başta olmak üzere sınır ötesindeki yapılanmada çatlamaya neden olacağını düşünenler de var.

AKP’lilerin kafasını karıştıran, İsrail-İran Savaşı’ndan sonra bölgedeki PKK’lı grupların bundan sonra geliştireceği refleks. PJAK gibi grupların sürece etkisi ölçülmeye çalışılıyor. Genel olarak bir kırılma ve sekteye uğrama korkusu hakim.

Suriye, İran, Irak bağlamında PKK yönetiminde savaştan umut besleyenlerin ve bu sürecin kendilerine yeni kapı açacağına inananların örgütten kopabileceği yorumları yapılıyor.

***

Daha iyimser olanlar, Türkiye sınırları içindeki Kürtlerin PKK’ya olan desteğinin belirgin biçimde azaldığı, yıllardan beri dağa çıkan kadro olmadığı, bölge halkının turizm ve yatırım beklentisiyle kendilerine yeni bir pencere açmanın hesaplarını yaptıklarını anlatıyor.

Görüldüğü gibi iktidar partisi mensuplarının kafası karışık. İsrail-İran Savaşı’nın sonuçlarının hem Türkiye siyaseti hem de açılım sürecini nasıl etkileyeceği konusunda kesin fikre sahip değiller. Herkes olasılıkları sıralıyor.

Konuya ABD’nin tutumu açısından bakanlar bir kez daha hayal kırıklığına uğradı. ABD yönetiminin tehditvari açıklamalarına rağmen savaşa direkt müdahil olmayacağının iddia eden dış politika uzmanı AKP’lilerin sözleri, 24 saat içinde eskidi. ABD’nin İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesisleri vurması hayal kırıklığı yarattı.

AKP kulislerinde, ABD yönetimini etkilemeye çalışan iki grubun çatıştığı anlatılıyor. Bir grubun, “Bizim öncelikli odağımız Çin olmalı, Ortadoğu’da enerjimizi gereksiz yere kullanıyoruz” diyenlerle, Yahudi lobisinin etkisiyle yeni yönetimin dikkatinin tamamen Ortadoğu’ya çevrilmesini sağlayanların çatıştığı anlatılıyor. Anlaşılan bir kez daha parayı yöneten Yahudi lobisi kazanmış gibi…

***

Bu arada DEM’in son dönemde muhalefete sıcak mesajlar gönderen yaklaşımının, aylar sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Silivri mahkumlarının ziyaret edilmesinin nedenleri de tartışılıyor.

Kürt tabanının, pek güvenmedikleri Cumhur İttifakı’yla kurulan yeni ilişkiden rahatsız olduğu ve tabanda çatlak yaşandığı için DEM yönetiminin bu adımları atmak zorunda kaldığı yorumları yapılıyor.

Bir başka görüş ise DEM’deki bu tavır değişikliği, açılımla ilgili hiçbir adım atılmamasına tepki. Onlara göre TBMM’de halen açılım süreciyle ilgili komisyon kurulmaması, hükümetin atması beklenen adımları atmaması etkili oldu.

İktidar kanadında “Hükümetin adım atması için elimizde ne var? PKK silah bıraktı mı? Verilen sözler yerine getirildi mi?” diyenler de az değil.

Dediğimiz gibi, kafalar karışık, planlar beklemede, umutlar kırık…