Açılım sürecinde, cezaevindeki örgüt üyelerinin sorunlarını önceleyen DEM heyeti, elinde listeyle dolaşıyor. Önce Adalet Bakanıyla görüşen, 9 Temmuz’da da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile bir araya gelecek olan heyet hem açılımla ilgili samimiyetini gösterme hem de isim isim önceliklerini anlatma derdinde.

Kulislerdeki bilgilere göre DEM heyeti, son görüşmesinde de 10. Yargı Paketi’nin eksik uygulamaları ve cezaevlerinden gelen şikayetleri iletti. Buraya kadar zaten basında da yer aldı. Ancak DEM heyetinin 50 kişilik listesi konuşulmadı.

Heyet, halen cezaevinde bulunan, hasta olduğu halde tahliyesi bekletilen, infaz hesaplaması eksik yapıldığı için halen cezaevinde tutulan ‘neredeyse tamamı örgüt üyesi olan’ bir listeyle dolaşıyor. Bakanlığın, listedeki isimlerle ilgili talepleri değerlendirdiğini biliyoruz.

***

Öğrendik ki; konu gelip cezaevi kurullarının yanlış uygulamalarına dayanmış. Genel kurallara göre hareket etmesi gereken bu kurulların, cezaevinden cezaevine farklı kararlar verdiği ve çok sayıda mağduriyet yaratıldığı anlatılanlar arasında.

Daha önce de değindiğimiz gibi, Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları ve Adi Tıp uygulamalarından çok şikayet var. Bu iki yapının çalışmalarında bir standart olmadığını anlatılıyor. Hasta mahkumlarının tedavilerinin engellenmesi, tedavilerinin cezaevi dışında yapılmasına izin verilmemesi, kazanılan bazı yasal indirimlerin farklı gerekçelerle işleme konulmaması gibi konular tartışılıyor.

***

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yapılacak görüşmede, açılım sürecinden çok önce başlayan adaletsizlik algısı DEM’in gündeminde yer alacak mı acaba? Verilen kararlardaki çelişkiler, ‘aksi ispat edilene kadar herkes suçsuzdur’ karinesinin devre dışı kalması, hak hukuk adalet taleplerinin artık ekonomik krizin bile önüne geçmiş olması uzun uzun anlatılacak mı?

Yoksa ‘çoktan seçmeli adalet’ anlayışıyla, ‘sadece bize yetecek kadar’ diye mi bakılacak, göreceğiz.

***

Konu adalet olunca, AKP’nin büyük toplantılarda açıkladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi geldi aklımıza. Çağın buluşu gibi manşetlerden duyurulan bu belgede yapılacağı dile getirilenlerle, yaşananlar arasındaki fark uçurum gibi…

2025 Belgesinden;

  • "…Hukuk devletinin güçlendirilmesi, hak ve özgürlüklerin korunup geliştirilmesi, etkin ve hızlı işleyen bir adalet sisteminin oluşturulması yönünde adımlar atılacak.
  • Adil yargılanma hakkı ve makul sürede yargılanma hakkının güçlendirilmesi, tarafları maddi ve manevi baskıdan koruyacak ve adalete olan güveni artıracaktır.
  • İfade özgürlüğünün, demokrasi ve insan haklarının en önemli unsurlarından biri olduğu şüphesizdir. Bu dönemde de ifade özgürlüğünün korunup geliştirilmesi vazgeçilmez önceliklerden olacaktır.
  • Tutuklamanın, istisnai bir koruma tedbiri olduğunu ortaya koyan bir dizi mevzuat düzenlemesi yapılmıştır. Bu yöndeki kazanımların korunması ve geliştirilmesi de önümüzdeki dönemin politikalarından biri olacaktır.
  • Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hukuk devletinin en önemli unsurlarıdır. Atılacak adımlar, davaların görülme sürelerini kısaltacak ve uyuşmazlıkların makul sürede çözülmesini sağlayacaktır.
  • Soruşturma aşaması için ayrı bir azami tutukluluk süresi belirlenerek bu sürelerin aşılması halinde tutukluluğun yasa gereğince sona ermesi sağlanmıştır.
  • Avukatlık Kanunu yargı hizmetlerinin etkinliği ve savunmanın güçlendirilmesi doğrultusunda güncellenecektir. Avukatların bilgi ve belge temin etmelerine ilişkin yasal yetkilerinin genişletilmesi sağlanacaktır…"

Başka bir evrende, başka bir ülkede gibi!