Türkiye, kara para aklama, kayıt dışılık ve teröre finansla mücadele konusunda verdiği sözler nedeniyle 28 Haziran 2024 tarihinde gri listeden çıkarıldı. Ülkenin küresel çapta finansal olarak güvenilir kabul edilmesinin bu önemli kriteri, sürdürülemez hale geldi. Son günlerdeki yasa dışı fonlar, kara para ve kayıt dışılıkla mücadele açıklamalarının nedeni de bu.

OECD bünyesindeki Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) yaptığı değerlendirmeler, yılda üç kez yenileniyor. ‘Yüksek riskli ülke’ anlamına gelen gri listeye dahil olmak, tüm ekonomi yönetimlerinin korkulu rüyası.

Türkiye’nin yeniden gri listeye alınmasına ilişkin korkuların kaynağı, söz verdiği yasal düzenlemelerin yapılmaması. Türkiye 2024’te gri listeden çıktığında, özellikle kara para ve kayıt dışılıkla mücadele konusunda ciddi yasal önlemler vaat etmişti.

AKP İÇİ BASKI GRUPLARI

Ekonomi yönetiminin önlemler içeren çalışmaları, hızla büyüyen şirketler ve iktidara yakın sermaye gruplarını rahatsız etti. Kara para aklama ve kayıt dışılık gibi iki önemli konuda herkese sorumluluk getiren bu taslak metinler, ‘iktidar içi güç savaşlarını” başlattı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek başta olmak üzere ekonomi yönetimini zor durumda bırakan bu baskı nedeniyle ‘ekonomik önlemler paketinin’ sürekli revize edildiği anlatılıyor.

YÖNETİM DİRENİYOR

Şimşek’in, borsadaki manipülasyonların farkında olduklarını dile getirerek, “Manipülasyon ve kayıt dışılıkla mücadelede düzenlemeye ihtiyaç olacak. Cezaların ağırlaştırılması gündemde” açıklaması buna yoruluyor. Şimşek’in, özellikle bazı fonlar üzerinden manipülasyon yapanların kim olduklarını bildiklerine ilişkin sözleri de dikkat çekici bulunuyor.

Bazı AKP’li kurmaylar, “AKP iktidarı döneminde büyüyen bazı sermaye gruplarına yönelik operasyonlar gri listeye girmeme çabaları. Son açıklama da aynı nedenden kaynaklanıyor” yorumları yapıyor.

FATF’ın tavsiyeleri doğrultusunda hazırlanan ve MASAK’ın yetkilerini arttıran taslak metin de benzer nedenle eleştiri konusu oldu. Parti içinde, “Asıl paket, daha sert önlemler ve kara paranın kontrolüyle ilgili ciddi mekanizmalar içeriyordu” diyenler var.

Bir yandan gri liste baskısı, diğer yandan iflas ve konkordato rakamlarındaki artış AKP’lilerin gündeminde. Özellikle bütçe görüşmelerinde açık hedef haline geldiklerini anlatıyorlar. Onların anlatımına göre, ekonomi yönetimi bu rakamları o kadar da trajik bulmuyor. İflas yüzdelerinin kabul edilebilir seviyede olduğu iddiası kimseyi ikna etmemiş.

NASIL BİR REFORM?

Kulislerde bunlar konuşulurken, AKP yönetimi dikkatleri başka tarafa çekmek için yeni bir proje başlatıp, 2026’yı reform yılı ilan etti. Reform sözcüğü, AKP iktidarının şimdiye kadarki ‘çalışma alışkanlıklarından’ hepten vazgeçmek anlamına gelecek.

Yani, kamu harcamalarının amacı dışında kullanımı, belediye harcamalarının denetimi, özerk kuruluşların kontrolü, kamu ihale yasası dışındaki ihaleler ve ihlaller, DMO alımları, yargı bağımsızlığı ve güvenirlilik, AİHM kararlarının tanınması, yabancı yatırımcının tahkim güvencesi, liyakat ve ehliyet gözetilmeden yapılan atamalar, adam kayırmacılık, iş takipçiliğinin meslek haline gelmesi, yönetim kurullarının eş dost akraba üzerinden oluşturulması gibi onlarca başlıkta tam tersi adımlar atılması demek.

Bu, iktidarın çuvaldızı önce kendine batırması anlamına geliyor!