İç politikadaki kaotik gündem, daha birkaç hafta öncesinin önemli meselesi olan Suriye ve Gazze’deki gelişmeleri ikinci planı itti. Ta ki; Türk heyetinin inceleme yaptığı Suriye üslerini İsrail’in bombalamasına kadar.
Bu yeni durumun, hem Türkiye’nin Palmira üssünde faaliyet göstermesi hem de İsrail’le arka kapı diplomasının başlaması anlamına geleceğine ilişkin iddialı yorumlar yapılıyor.
Yani anlayacağınız topun Suriye’den sekip, ABD gözetiminde İsrail ile yeni dönem ilişkilerine dönüşme olasılığından söz ediliyor. Buna ilişkin ipuçları ve perde arkası bilgiler olsa da projenin biraz zamana ihtiyacı var.
Hükümet kaynaklarına göre, Türkiye’nin üslerle ilgili incelemesi doğal olarak Suriye yönetiminin bilgisi dahilinde. Türkiye’nin üzerinde durduğu üs Palmira. İHA ve SİHA merkezi olarak düşünülüyor.
Bunun planı da yine Suriye hükümetiyle yapılmış. Türkiye’nin anlaşma gereğince, bu üssü hem güvenlik hem de Suriye askerlerinin eğitimi için kullanılacağı anlatılıyor. Bu arada, Suriye’de Rus ve Amerikan üsleri var. İsrail’in dışında, güneyde Ürdün, doğuda Irak askerleri bulunuyor.
***
Türkiye ile Suriye’nin ilişkisinin, İsrail ve Gazze ile ilgili nasıl sonuç doğuracağına gelince. Bu iddiayı ortaya atanlar, ABD Başkanı Donald Trump’un ağzında bakla ıslanmamasından yola çıkıyor. Trump’ın son görüşmesinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya ‘ayar’ veren sözleri örnek gösteriliyor.
Trump’ın bu kez Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a dönüp, ‘Ben senin Suriye’deki faaliyetlerini tartışmıyorum, sen de İsrail konusunda makul ol’ diyeceğini anlatıyorlar. Türkiye ile İsrail’in orta vadede yeniden masaya oturması olasılığından söz ediliyor.
Tabi sonuçta iş gelip Gazze’ye takılıyor. Türkiye’nin İsrail’le son gerilimin kaynağı burası. Gazze’de ‘tatminkar olmasa da’ atılacak bir adım, hükümet için manevra yapmak ve ilişkileri yeniden başlatmak için iyi bir bahane olacak.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da benzer görüşlere sahip olmalı ki; önceki gün “Trump’ın hedefi, Türkiye’yi Gazze konusunda pasifize etmek” yorumu yaptı. Siyasi kulislerde bu durum, “Sen Suriye’de alacağını aldın, Gazze’de geri adım at’ anlamına gelebilir şeklinde yorumlanıyor.
***
Bu arada Suriye’de özellikle Dışişleri Bakanlığı ve MİT üzerinden sürdürülen ilişkiler aynı biçimde sürüyor. Türkiye’nin Suriye’nin yeni yönetimine ‘danışmanlık’ görevi sürdürdüğü, işbirliğinin askeri eğitimin ötesinde tüm bakanlıkların alanlarına yönelik olarak da devam edeceği biliniyor.
Hükümet, Suriye Devlet Başkanı Ahmet Eş Şara’nın yeni kabinesindeki isimler konusunda memnun. Kabineye, Dürzi, Hristiyan, Arap ve Kürt temsilci alınması önemli bulunuyor. Kürt bakanının YPG yapısından epey uzak bir isim olduğu belirtiliyor. YPG’li bakan olacağı iddia edenlere yönelik verilen yanıt ilginç; “Kabineye PKK’lı bakan almaları söz konusu olamazdı zaten…”
Ancak Şara’nın bir kabinenin bel kemiği olan İçişleri Dışişleri, Adalet, Savunma bakanlarını en yakın çalışma arkadaşlarından seçmesi de HTŞ kökenli ‘aşırı İslamcı’ damgası olarak görülüyor.
Hükümet için önemli bir mekanizma daha var. O da IŞİD’le mücadele konusunda komşu ülkelerle kurulan yapı. Suriye’deki kamplarda bulunan ve sayıları 50 binle ifade edilen IŞİD’cilerin kendi ülkelerine gönderilmesi görevi.
Birkaç kez yapılan toplantılarda henüz sonuç alınamadı. Bölgenin IŞİD teröristlerinden temizlenmesi ve YPG’nin bunlara bekçilik görevini bahane etmesinin ortadan kalkacağı iddia ediliyor.
IŞİD’in kılık ve kılıf değiştirerek, özellikle Afrika ülkelerinde estirdiği terörün boyutlarına daha sonra ayrıntılarıyla değineceğiz…