Hülya Avşar Zeynep Sönmez’i yener mi?
2000’lerin sonunda İpek Şenoğlu’na sorulan sorunun 2025 versiyonu bu! O dönem Türkiye’de ‘Hülya Avşar’ın yaptığı spor’ olarak bilinen tenis, WTA ve ATP turnuvalarıyla, yıldızların gelişiyle büyük ivme kazandı. 2020’lerde her şey unutuldu. Vizyon sıfırlandı. Federasyon, otel turnuvalarını orga-nizasyon, dağa yapılan kortu tesis başarısı gibi gösterdi. 2025’te yeni bir kahraman parladı: Zeynep Sönmez. Yükü ağır.
2000’lerin başında tanışmıştım İpek Şenoğlu ile, Türk tenisinin o dönemdeki lokomotifi olmadan önce... 2004’te ABD Açık’ta 3 tur oynayınca herkesin dikkatini çekti. Spor gazetecileri gibi magazinciler de düştü peşine... “Neyim eksik” diye ben de aradım! Buluştuk... İstinye’deki kortlarda sinirle karşıladı beni… Benden önce röportaj yapan magazin muhabirinin sorduğu soruya kızmıştı: “Hülya Avşar ile maç yapsanız kazanır mısınız?”
Şaşırmamıştım. Çünkü tenis o dönemde Hülya Avşar’ın yaptığı spordu! İstanbul-Eskişehir-Ankara üçgeninde otobüslerle mekik dokuyan İpek Şenoğlu’nun raket çantasının içinde gitar taşıdığını zannedenlerin sayısı çoktu.
Türkiye'ye gelen ilk dünyaca ünlü tenisçi olan Venus Williams, Boğaz Köprüsü'nde İpek Şenoğlu ile gösteri maçı yapmıştı.
DÜNYANIN İLGİSİ İSTANBUL’DA
2000'lerin ikinci yarısında açtığı kapıdan 2010'larda diğerleri girdi: Çağla Büyükakçay, Marsel İlhan, İpek Soylu...
2000'lerin ikinci yarısından, 2020'lerin başına kadar olan dönemde bir de turnuva fırtınası vardı Türkiye'de: İstanbul Cup, İstanbul Open ve WTA Finalleri... Kimler geçmedi ki İstanbul'dan: Serena ve Venus Williams, Maria Sharapova, Agnieszka Radwanska, Caroline Wozniacki, Petra Kvitova, Victoria Azarenka, Angelique Kerber, Li Na… Grigor Dimitrov, Marin Cilic, Milos Raonic ve de ‘Majesteleri’ Roger Federer…
Türkiye’de tenisle ilgilenen az sayıda gazeteci; dünyanın en iyilerini yakından tanıma, sohbet etme fırsatını bulmuştu.
Boğaz Köprüsü’nde maç, Sharapova gibi yıldızların Osmanlı giysileriyle Topkapı Sarayı’nda verdiği pozlar, Türkiye’nin tanıtımına da harika katkılar yapmıştı…
Elena Dementieva, Venus Williams ve Maria Sharapova, İstanbul Cup'ın tanıtımı için Topkapı Sarayı'nın harem dairesinde dünyaya servis edilen 'sultan' pozu vermişti.
ÖZEL DERSÇİ ANTRENÖRLER!
Tenis müthiş bir ivme kazandı o dönemde. Tenisin global destekçisi BNP Paribas ile TEB’in de girişimleriyle farkındalık arttı. Bu sporun alt yapısına hiçbir katkısı olmayan ‘senior’ tenisinden performans tenisine, otel turnuvalarından WTA ve ATP seviyesine geçişin adımları atılmıştı.
Rüzgar; Monica Seles, Martina Hingis, Pat Cash gibi eski efsaneleri de Eugenie Bouchard gibi popüler yıldızları da taşıdı Türkiye’ye…
Ama 2020’lerde her şey unutuldu. Vizyon sıfırlandı. Türkiye Tenis Federasyonu, 15K’lık otel turnuvalarını organizasyon, dağa yapılan kortu tesis başarısı gibi gösterdi! Tenis yine zenginlerin, sosyetenin sporu oldu. Çok bilmiş ama yetersiz antrenörler de eski özel ders günlerine yeniden kavuştu!
Serena Williams, Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen WTA Finalleri'nde raket sallıyor. Kadın tenisinin efsanesi İstanbul'dan şampiyonlukla ayrılmıştı.
BENCE HÜLYA AVŞAR’I YENER!
Yeni federasyon yönetiminin yaptığı çalıştayın ne işe yaradığını sağda solda araştırırken, yeni bir kahraman çıktı: Zeynep Sönmez…
Tenis profesyonel spor… Federasyon katkısı bir yere kadar. Zeynep’in yükü ağır. Çünkü bu sporda adı olmayan koca ülkeyi tek başına temsil etmeye çalışıyor.
Umarım ilerler… Şımarmadan, doğru insanlarla çalışarak, doğru kişilerle konuşarak… Bence Hülya Avşar’ı yener!
Roger Federer'in İstanbul Open için geldiği ülkemizde raket sallaması, tüm dünyada gündem oldu; fotoğraflar spor sayfalarının manşetlerini süsledi.
İPEK DİYOR Kİ: HİKAYE HENÜZ BİTMEDİ
İpek Şenoğlu ile başladım yazıya… Zeynep Sönmez ile ilgili görüşünü almadan olmazdı. Mevcut federasyonda teknik kuruldaki görevinden aylar sonra ayrılmak zorunda kaldığını hatırlatıp söylediklerini yazayım:
“Bence 2025 Wimbledon, Türk tenisi için çok önemliydi. 2009’da çiftlerde oynadığım ilk 16 sonrası ilk defa bir Wimbledon’da bu kadar heyecanlandım. Türk kadın tenisi için her yeni gelen yıldız, bir öncekinden aldığı bayrağı daha ileri taşıyor. Bunu görmemek doğru olmaz.
Benim; benden önceki ablalarımdan aldığım bayrak bugün bıraktığım yerden çok daha ileri taşınmış durumda. Pemra, Çağla ve Zeynep gibi sporcular sayesinde.
Burada kritik konu, geçmişte elde edilen tecrübelerin aktarılması. Başka branşlarda (basketbol, voleybol) bir sporcu bırakınca tecrübesinden faydalanmak için hemen aktif göreve çağrılıyor. Sözde ben de çağrıldım ama dinleyen olmadı! Başarı için bunun değişmesi şart.
Tüm emek vermiş sporcuların tecrübeleri gençler için çok değerli. Hikaye bitmedi… Ne Zeynep ne de Türk kadın tenisi için…”
ULAŞ DİYOR Kİ: PES ETMESİ YASAK!
Zeynep’i küçüklüğünden beri takip eden bir meslektaşım var.
Berceste Şeber ile birlikte beİN Tenis’i hazırlayıp sunan Ulaş Can.
Sohbetlerinden her daim zevk aldığım Ulaş’a Zeynep’i sordum;
anlattı:
“Küçük yaşlarda birçok farklı spor branşıyla ilgilendikten sonra,
ailesinin ve antrenörlerinin özel ilgisi ve talebiyle teniste karar
kıldı. Mücadeleci ruhu, asla pes etmeyen ve devamlı savaşan
yapısıyla bireysel bir spor olan tenisin ruhuna direkt uyum
sağlayan Zeynep'in ilk dikkat çeken sansasyonel başarısı 2024
Ekim'de Meksika'da gelmişti.
Kort içindeki agresifliğiyle erkek-kadın birçok Türk tenisçiden
farklı bir yapıya sahip. Meksika’daki 250'lik turnuva
şampiyonluğuyla tüm ülkenin tanıdığı bir sporcu haline geldi. Bu
süreçte hiç olmadığı kadar medya ilgisiyle de karşılaştı; bu dönemi
tamamen oyununa odaklanarak iyi yönetmeyi başardı.
Tenisçiler için her zaman söylediğimiz şu: Doğru takvim planlama. Puan toplayabileceği turnuvaları mesafe tanımaksızın takvimine alan Zeynep’in en büyük artılarından biri bu.
Toplanan puanların grand slam'lere direkt etki etmesi, eleme oynamadan ana tablo görmenin avantajını 2025 Wimbledon'da fazlasıyla yaşadı. Türk tenisçilerin alışkın olmadığı zemin türü olan çime agresifliğiyle uyum sağlayarak, eşiği beklenenden daha net geçti.
Zeynep’in teknik anlamda -kendi ifadesi de bu yönde- geliştirmesi gereken en temel özelliği servisleri. Özellikle güçlü birinci servisinde yüzdesini arttırabilirse çok daha güzel ve uzun bir yolu var gibi görünüyor. Dönem dönem yaşadığı diz sakatlıklarından da tamamen arınması en büyük artılardan biri olacak.
Medya olarak hepimizin sorumluluğu; her galibiyette dünyanın en iyisi, her mağlubiyette dünyanın en vasat sporcusu haline getirdiğimiz milli yıldızlarımızın arkasında durmak. Gelen her iyi sonuçta göklere belli seviyeden fazla çıkarmamamız gereken sporcuların olası mağlubiyetlerde yerin dibine girmesini engellemek, bizlerin elinde.
Özetle… Agresif ve pes etmeyen yapısını güçlü servisleri ve ‘return’ oyunlarıyla birleştirmeyi istikrarlı hale getirirse; uzun vadede Zeynep Sönmez, Türk sporunun en parlayan isimlerinden biri olmaya aday.”