40 katır mı 40 satır mı?
Fatih Altaylı’ya 4 yıl 2 ay ceza uygun görüldü. Şimdi avukatları bu kararı bir üst mahkemeye taşıyacak. Altaylı bu süre zarfında ara vermiş olduğu YouTube yayınlarına devam edecek.
Siyaset-basın ilişkileri ülkemizde çalkantılı, sıkıntılı. Bunlar alışık olduğumuz şeyler. Ancak bu çalkantılı durumun “idare edilebilir” olması önemli. Her gün başka bir merhale geçiliyor, durum tuhaflaşıyor ve işler ön görülebilir olmaktan iyice çıkıyor.
***
Ülkemizde basın ile siyaset arasında zamanla oturan, hayli tuhaf yazılı olmayan kurallar var. Bu kuralların sınırları yıllar içinde git gide katılaşıyor.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğinden beri Cumhurbaşkanı gazetecilere karşı hayli alıngan. Cumhurbaşkanı’na yönelik sert eleştirilerin daha önce de cezai yaptırıma tabii tutulduğunu gördük. Başlarda tutuklama tedbirine hiç başvurulmuyor, gazeteciler sadece sembolik olarak cezalandırılmakla, iktidar çevrelerince tahkir edilmekle yetiniliyordu. Sonra bu uygulama tutuklamaya döndü.
Altaylı’ya kadar yaygın uygulama, gazetecilerin tutuklanması ama hüküm açıklanınca yattığına sayılıp serbest bırakılmasıydı. Bir tür “ağzının payını aldı, yeterince korkutuldu, tamam artık evine gitsin” uygulaması vardı. Şimdi en son Fatih Altaylı kararı ile beraber bir merhale daha geçildi.
Altaylı; YouTube yayınında Osmanlı tarihinden örnek verirken, iddia makamına göre aslında Cumhurbaşkanını kastedip, Cumhurbaşkanı’nı tehdit etmekten 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Tahliye edilmedi. Altaylı YouTube’da çok izlendi diye hapis yatıyor.
***
Peki Altaylı nasıl bir tehdit savurmuş da Cumhurbaşkanı’na somut bir tehdit tespit edilebilmiş. Altaylı silah mı satın almış? Altaylı toplantı mı organize etmiş? Altaylı plan yapmış da o mu ele geçirilmiş? Bu soruların tüm yanıtları negatif.
Mahkeme eğer sözü, açık tehdit sayıyorsa buna ne demeli: Gazeteci Şirin Payzın’ın X postunun altına adı sanı açık adamın biri “Bu şıllığı yok etmemiz lazım. En büyük cezayı verelim” yazmış. Mahkeme “Bu ifade tehdit de hakaret de sayılmaz” demiş. Vermiş takipsizliği, geçmiş.
***
Gazeteciler, yayıncılar şu anda tam bir 40 katır mı 40 satır mı durumuyla karşı karşıyalar. TBMM’de yeni yargı paketinde önerilen düzenlemeyle, Sulh Ceza Hakimlikleri bir içerikte, hızlıca yaptıkları ön incelemede hak ihlali görürse, hemen içerik kaldırma kararı verebilecekler. Türkçesi; iktidar mensubu her siyasetçi adını ağzına alan içerik üreticisi, yayıncı için içerik kaldırma isteyecek, mahkeme de şak diye içerik kaldırma kararı verecek.
Söz söylemek gittikçe zorlaşıyor ve bedeli ön görülemez şekilde riskli hale geliyor.