Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun CHP’den istifa edip AKP’ye katılması tartışılmaya devam ediyor.

İş artık mahkeme kadar taşındı.

Bu arada 19 Ağustos’ta Yeniçağ gazetesindeki köşesine Orhan Uğuroğlu, “Çerçioğlu’nun aracısı Mehmet Ağar çıktı” başlıklı yazısında şunları dile getirdi:

“Aydın Şafak Gazetesi’nden meslektaşım Yaşar Yıldırım’ın gönderdiği haberlerin hepsi birbirinden önemli. Bunlardan bir tanesi Özlem Çerçioğlu’nun CHP’den AKP’ye geçişinde aracılık yapan Mehmet Ağar konusu.

Yıldırım’ın gönderdiği Aydın Şafak Gazetesi’nin haberi özetle şöyle:

AK Parti’ye geçişi sırasında, ‘Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde’ ifadesini kullanan Özlem Çerçioğlu’nun aslında İçişleri ve Adalet eski Bakanlarından Mehmet Ağar’ın himayesinde olduğu hem halk arasında bilinen hem haberlere konu olmuş bir husustu. Mehmet Ağar ile Özlem Çerçioğlu arasındaki yakın ilişki, Ağar’ın Yenipazar Cezaevi’nde yattığı dönemde oluşmuştu. Ağar’ın ailesine Aydın’da kalabilmeleri için ev tutulmasından diğer tüm ihtiyaçlarına kadar Çerçioğlu tarafından karşılanmıştı. Mehmet Ağar ile uzun yıllar öncesi kurulan bu ilişki daha sonra iyice adeta aile bağlarına dönmüştü. Savcılıkta bulunan çok sayıda on milyarlarca liralık yolsuzluk dosyası, kapattık dedikleri ‘Barka – Bilginay’ dosyasından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın haberi olması ve ifadelerin alınmaya başlanmasıyla birlikte her taraftan sıkışan Özlem Çerçioğlu’nun, soluğu Mehmet Ağar’ın yanında aldığı kaydediliyor. Derin kulislerden edinilen istihbarata day alı bilgilere göre, Mehmet Ağar ile Bodrum Yalıkavak’da yatta buluştuğu öne sürülen Özlem Çerçioğlu, durumun vahametini Ağar’a iletti. Yıllardır gerçek hamisi olan Mehmet Ağar, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile irtibata geçerek, kabulün yapılmasına aracı oldu.”

İddiaları Mehmet Ağar’a sordum. Ağar şu yanıtı verdi:

“Hiç alakası yok tam hayal mahsulü. Özlem Hanım’ın cezaevi ziyareti hariç geri kalan her şey tümüyle yalan. Ayrıca bir kere kendisi bir kere de eşiyle beniz ziyaret etti. Biz köşemizde siyaset dışında duruyoruz.”

CHP’nin adayı kim kronolojisi

Kronolojiye bakalım.

29 Temmuz 2025/Özgür Özel: İmamoğlu’nun aday olamadığı noktada o gün kazanacak en doğru adayın kim olduğuna bakılır. İmamoğlu’nun aday olamadığı noktada o gün kazanacak en doğru adayın kim olduğuna bakılır.

31 Temmuz 2025/Özgür Özel: Ben aday değilim, açık konuşayım. Mansur Bey de görevinin başında. Gümbür gümbür seçimi kim alıyorsa onu aday yaparız. En doğru adayı belirleriz. Gümbür gümbür seçimi kim alacaksa onu aday yaparız. En endişesiz, toplumun bütün kesimleriyle ‘Tamam arkadaş, bu adam girerse seçimi bu adam alıyor, bu insan alıyor, bu kadın alıyor.’ Cinsiyet sınırı da yok.

13 Ağustos 2025/Ekrem İmamoğlu: Cumhurbaşkanlığı seçimine giremezsem başka adayı desteklerim.

13 Ağustos 2025/Özgür Özel: Aday olamayınca ne yapacak? Kim yeniyorsa arkasında birleşeceğiz.

Şimdi “CHP’nin cumhurbaşkanı adayı kim olacak ya da olmalı?” tartışmasını gazetecilerin başlatmadığının altını çizelim ve 18 Ağustos’a gidelim.

İmamoğlu’nun adayı Yavaş olur mu?

Bu kronolojiden sonra Ekrem İmamoğlu, Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtladı. Altaylı sordu: “Yapılacak ilk Cumhurbaşkanlığı seçimine aday olarak katılabileceğinize inancınız var mı? Yoksa 2028’de olmasa da bir gün Cumhurbaşkanı olacağım diye mi düşünüyorsunuz?”

İmamoğlu şu yanıtı verdi: “Benim derdim ne yapıp edip Cumhurbaşkanı olmak değildir. Bize bu görevi millet verdi. Benim derdim görevimi başarıyla gerçekleştirmek. İster Cumhurbaşkanı, isterse sade bir vatandaş olarak Allah ömür verdikçe ben bu millet için mücadele edeceğim.”

Bu sorunun ardından gelen soru daha anlamlıydı:

“Mansur Yavaş’ın ‘Ekrem Başkan içerideyken adaylık konuşmam’ tavrını nasıl buluyorsunuz? Bazıları siz serbest kalırsanız aranızda bir rekabet olacağını düşünüyor. Böyle bir rekabet olur mu? YSK’dan adaylığınıza yeşil ışık gelmez ise diploma davasını kaybetmeniz bile buna neden olabilir. Aday Mansur Bey mi olmalı?”

Yanıta bakalım: “Mansur Başkan, millet iradesine ve partimize kurulan bu kumpasa karşı sağlam duruşuyla ve mücadelesiyle bir CHP’li nasıl olmalıdır sorusunun cevabını ortaya koymuştur. CHP’lilerin ve milletimizin iradesi 15.5 milyon oyla Cumhurbaşkanı adayımızı belirledi ve bana bir görev verdi. Biz bu adaylığı hiçbir zaman şahsi görmedik. Mansur Başkan da ben de milletimize karşı sorumluyuz. Millet ne görev verirse yapacak, mücadeleye koşacak irade hepimizde mevcuttur. Biz bu ortak akıl ve sarsılmaz hedefimiz doğrultusunda birbirine sıkıca sarılmış iki yol arkadaşıyız. Mansur Başkanım Türkiye’nin bir değeridir. Birlikte yürüyecek çok uzun bir yolumuz var.”

Bu röportajın ardından Ankara koridorlarını yokladım. Bazı değerlendirmeler çarpıcı:

“Ekrem Bey’in çevresi adaylık tartışmasını doğru bulmuyor ve seçim hattına girilmeden İmamoğlu’ndan vazgeçilmiş bir görüntü verilmesine karşı.”

“Ekrem Başkan ‘Aday Mansur Bey mi olmalı?’ sorusuna net yanıt vermiyor ve futbol terimiyle “Top çeviriyor’.”

“Şu cümlesi önemli: (CHP’lilerin ve milletimizin iradesi 15.5 milyon oyla Cumhurbaşkanı adayımızı belirledi ve bana bir görev verdi.) Bu cümle “aday benim’ ve sonrasında da ‘Adayı benim de içinde olduğum kadro belirleyecek’ mesajı taşıyor.”

Peki ya Mansur Yavaş cephesi:

Onlar sakince bekleme konusunda kararlı ve adaylık tartışmasına girmeye yanaşmıyorlar. Sadece anketlere bakın cümlesini duyuyoruz.