Enflasyonla inandırıcı bir mücadele programı yok! - Resim : 1

Hurşit Güneş, lisans eğitimini İngiltere’de University of Kent’te ekonomi ve politika dalında tamamladı. University of Wales’de yüksek lisans yaptıktan sonra doktorasını Boğaziçi Üniversitesi’nde yaptı. 1990’da doçent, 1996’da profesör oldu. 49’uncu Hükümet’te Başbakan Yardımcısı Ekonomi Danışmanı olarak görev aldı. 2010’da CHP’de Genel Başkan Yardımcısı olunca üniversiteden ayrılan Güneş, 2011 yılında CHP’den Kocaeli Milletvekili seçildi. 2017’den bu yana Marmara Üniversitesi Öğretim üyesi. Çeşitli finans kuruluşlarına danışmanlık yapan Hurşit Güneş, birçok uluslararası şirketin Türkiye’deki yönetim kurulu başkanlıklarını yürüttü. Önceki gün Güneş’le hem ekonomiyi hem de CHP’yi uzun uzun konuştum. İki bölümde okuyacağınız bir röportajda hem Türkiye hem CHP hem de dünya üzerine notlar var.

Sizce enflasyonu kim nasıl yarattı?

Kimin yarattığı ortada. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan! Faiz sebep, enflasyon sonuç, dedi. Zorla faizi indirtti. Bu sefer dövize talep gelişti. Döviz kurunu tutabilmek için de döviz rezervlerini tüketti. Oysa faizi indirmek, parayı bollaştırmak demek. Para bollaşınca da enflasyon patlar. Tıpkı yangına benzin dökersen ateş söner gibi bir teoriydi bu. Üstelik halk da bunun farkında. Araştırmalar gösteriyor ki, halkın yüzde 81’i, AKP seçmeninin de yüzde 63’ü ekonomi kötü yönetiliyor diyor. Geçmişte de yüksek enflasyon dönemleri yaşanmıştı ama bu sefer çok kötü oldu. Çünkü faiz düşürülünce, emlak fiyatları uçtu. Yani kiralar anormal düzeylere geldi. Bu da aşırı yüksek gıda fiyatları ile çakışınca dar gelirliler inanılmaz bir cendereye girdiler. Çok bunaldılar. Sonunda Erdoğan’ın iktidarı sarsılmaya başladı.

- Ekonomist olarak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uyguladığı modeli nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mehmet Şimşek göreve geldiğinden bu yana dertler azalmadı. Hayat pahalılığı tüm acımasızlığıyla, tüm yakıcılığıyla sürüyor. Yani başarısız. Şimşek göreve Haziran 2023’te geldi. Göreve geldiğinde enflasyon yüzde 38’di, şimdi de aynı düzeyde! Üstelik TUİK verileriyle. Yani göreve başlayalı neredeyse 2 yıl geçti, ama enflasyon bir türlü düşmesi gereken noktaya gelmedi. Para politikası uzmanları parasal aktarım mekanizmasının, örneğin parasal sıkılaştırmanın, fiyatlar üzerindeki etkisi genellikle en çok 18 ay olduğunu bilir. Yani enflasyonda düşüş çok daha önceden ve çok daha güçlü biçimde başlamalıydı. Kaldı ki, ücretlere çok ciddi bir baskı uygulandı ve kabul edilemez ölçüde yoksullaşma yaşandı. Kuşkusuz bu başarısızlığın ardında kurulan modeldeki hatanın büyük payı var. Bu model sözde ortodoks ama en önemli tarafı olan kamu maliyesinde doğru dürüst bir disiplini içermiyor. Tek başına Merkez Bankasının parasal kontrolü var. O da haliyle aksıyor. Diğer bir deyimle programın arkasında güçlü bir siyasal irade gözlenmiyor. Ancak asıl şunu belirtmeliyim; uygulanan bu programın bir vizyonu yok. Örneğin Derviş’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş” diye bir açıkladığı vizyon vardı. Dalgalı kur ve mali disiplinle dış açığın azalması öngörülüyordu. Şimşek ise sonunda nasıl bir ekonomik yapıya ulaşılacağı konusunda bir vizyon koyamadı. Sadece parasal sıkılaşmaya dayalı bir zayıf nitelikte bir istikrar programı uygulanıyor.

- Kamu maliyesinde disiplin yok mu gerçekten?

Elbette yok. 2001 krizinde IMF bizden çok ciddi bir mali disiplin istemişti. Bu milli gelirin yüzde 1’i kadar bütçede faiz-dışı fazlaydı. Oysa 2024 yılında, bırakın faiz-dışı fazlayı, faiz-dışı bütçe açığı (836 milyar TL) milli gelirin neredeyse yüzde 2’sine yaklaştı! Öylesi bir hedef konsaydı, 434 milyar TL’lik bir faiz-dışı fazla olması gerekirdi ve bu durumda enflasyon çok daha hızlı düşerdi. Olmadı. Çünkü Erdoğan bütçeden tasarruf yapmak istemedi. Daha doğrusu memur ve emekli maaşları üzerinden tasarrufu yeğledi ama devletten para kazanan iş insanlarının daha az kazandığı, şatafatın ortadan kalktığı disipline razı olmadı... Tabii bir de ek vergiler gerekirdi. Konulan ek vergiler de dolaylı vergiler oldu, yani sosyal adalet gözetilmedi.

- Siz enflasyonla mücadele politikası yok mu diyorsunuz?

Var ama yarım yamalak var. Bakınız, şu anda enflasyon yüzde 38 düzeyinde. Bu yılsonu için enflasyon hedefi önce yüzde 14’tü. Sonra iki kez revize edildi ve 21’e çıktı. Yani tutmayacağı anlaşıldı. Bana kalırsa bu hedefin de tutması zor. Zaten Merkez Bankasının kendi sorduğu finans çevreleri bile enflasyonu yıl sonunda yüzde 25 kadar bekliyor. Reel sektörün ortalama beklentisi ise yüzde 41. Halka sorulduğunda ortalama beklenti yüzde 59. Yani neredeyse konulan hedefin 3 misli! Dolayısıyla, ortada inandırıcı, saygınlığı olan bir enflasyonla mücadele programı gözlenmiyor.

Şunu açıkça belirtelim; enflasyon gelir adaletini bozar. Ortodoks istikrar politikaları da kapitalizmi gözettiği için ücretlilerden fedakârlık ister ve böylece dar gelirliler çifte kavrulmuş hale gelir. Biz sosyal demokratlar ise bu tür istikrar politikalarını adaletsiz bulur, benimsemeyiz. Ekonomik kriz ya da istikrarsızlıktan çıkarken toplumsal uzlaşmaya büyük önem veririz. Kimin ne kadar fedakârlık yapacağı konunda uzlaşılması şarttır. Buna yurtdışında sosyal kontrat deniyor. Sadece emeklilerin ve asgari ücretlinin sıkıntı çekmesi üzerinden istikrar programı kabul edilemez. Ancak bana kalırsa, uygulanan programın temel eksiklikleri sadece toplumsal uzlaşmanın olmayışı ya da siyasal irade noksanlığı, kredibilite sıkıntısı, uygulamada uzmanlık yetersizliği gibi konular değil. Çok daha büyük sıkıntılar da var. Öncelikle siyasal istikrarın olmadığı yerde ekonomik istikrar olmaz. Türkiye’de ise siyasal istikrarın olduğundan kim bahsedebilir? Bakınız iktidarın yarattığı siyasal istikrarsızlık sonucu Merkez bankası döviz kurunu tutabilmek için 43 milyar dolar rezerv eritti. Çok vahim.

YARIN: CHP ne yapmalı? Ekonomide başarılı olmak için ne öneriyor?