Adı Selçuk Tengioğlu. Tam bir suç makinası.
2004 yılında kendi çocuklarını vahşice öldürmüş.
Müebbet hapis cezası almasına karşın 16 yıl cezaevinde kaldıktan sonra, şartlı tahliye hakkından yararlanmış ve serbest kalmış.
Hırsızlık-tehdit suçlarından çok sayıda suç kaydı var.
150 gün önce de Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninde CHP lideri Özgür Özel’e yumruklu saldırıda bulundu.
Kendisine “basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek şekilde kasten yaralama” suçundan sadece 12 ay ceza verildi. Yattığı 149 gün de göz önünde bırakılarak serbest bırakıldı.
Tengioğlu’nun 2020’de tahliyesi, şartlı tahliye ile serbest kaldığı halde birçok suç işlemesine karşın hala dışarıda olması, Özgür Özel’e saldırı davasındaki savunması ve o savunmayla bir defa daha serbest kalması Türkiye’de adaletin geldiği vahim noktayı bütün çıplaklığıyla gösteriyor.
***
Şimdi gelin Tengioğlu vakası üzerinden ülkemizdeki adaletsiz durumun fotoğrafını çekelim.
Öncelikle şunu hatırlatmak istiyorum:
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç diyor ki eğer Tengioğlu için 2005’ten sonraki yeni mevzuat geçerli olsaydı en az 36 yıl yatardı. Ancak 2004’te suç işlediğinden ve eski mevzuat geçerli olduğundan sadece 16 yıl yatmış.
Arada tam 20 yıl var.
Hukuk devletiyle, kanun devleti arasında işte böyle bir fark var.
Suç aynı suç.
Vahşet aynı vahşet.
Ancak bir kanun maddesine göre 16 yıl yatılırken başka bir kanun maddesine göre 36 yıl yatılıyor.
Böyle adalet mi olur? Böyle hukuk mu olur?
Ayrıca “şartlı tahliye” ile salınanlar dışarıda suç işlediklerinde tahliyelerini yakıp eski suçlarını içeride çekmeye devam etmiyorlar mı?
Şartlı tahliyeyle serbest gezen biri bu kadar suç kaydına rağmen nasıl hala dışarıda olabiliyor?
***
Türkiye’de adaletin ne hale geldiğini evlat katili Tengioğlu hepimizden iyi anlamış. Bakın savunmasında ne demiş:
“Ben Çağlayan’da lokantada çalışıyordum. O sırada kalabalıkta bir annenin çığlığını duydum. Bayanın yanına yaklaştığımda ‘senin oğlun ne tarafta’ dedim. ‘Benim oğlum polis ama bunların hepsi benim oğlum’ demişti.
Rahmetlinin (Sırrı Süreyya Önder) cenazesine katıldım. Evime 6 dakikalık bir mesafedeydi zaten. Onu (Özgür Özel’i) orada görünce yaşadığım olay aklıma geldi ve bunun üzerine tepki gösterdim. Planlı bir şekilde hareket etmedim.”
Saldırgan Tengioğlu, Özel’e saldırısının “haklı gerekçelerle” olduğu konusunda hâkimi etkileme çabasını feryat eden polis annesinin sözleriyle sınırlamamış. Bir de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı sürece dahil etmiş.
Güya Özgür Özel ‘sana dünyayı dar ederim’ sözleriyle Erdoğan’a tehditvari mesaj vermiş ve bu da Özel’e saldırmasının temel motivasyonlarından biri olmuş.
***
Şimdi Bakan Yılmaz Tunç’a bazı sorularım var:
1) “Polis annesinin feryadı”, “Cumhurbaşkanımıza tehditvari konuşmalar” gibi uydurulmuş gerekçeler ne zamandan bu yana her saldırı ve saldırgan için hafifletici neden sayılıyor?
2) Bu kadar çok sabıkası olan Tengioğlu, size ya da kabinenizden başka bir bakana öyle bir yumruk vursaydı 149 günde aramıza dönebilir miydi?
3) Hiçbir sabıkası olmayan, hiçbir şiddet geçmişi olmayan, kamuoyunun yakından tanıdığı, fikirlerini açıklamak dışında hiçbir eylemi olmayan gazeteci Fatih Altaylı, tehdit suçunun unsurları zerre kadar oluşmadığı halde tehdit suçu işlediği iddiasıyla 100 günü aşkın bir süredir Silivri’de tutukluyken, tehdit aşamasını geçip işi saldırıya döken, üstelik Anamuhalefet Partisi CHP’nin Genel Başkanı Özel’e saldıran evlat katili, suç makinası biri nasıl oluyor da bu kadar hızlı aramıza dönüyor?
4) Bu durum, bir hukukçu olarak sizin vicdanınızı yaralamıyor mu?
5) Bu durumu kendinize izah edebiliyor musunuz?
***
Bakan Tunç’un muhtemel cevaplarını kestirmek zor değil.
Onun için her sonucun basit izahı da vardır muhakkak.
Ancak yapacağı izahat, en az “Türkiye bir hukuk devletidir” açıklamaları gibi gerçekten uzak olacaktır.
Zira bu yaşananları bir hukuk devletinde hiç kimse izah edemez!