Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin bu aralar görünür olma çabasında. İktidara yakın kanallara çıkıp “Türkiye Belediyeler Birliği’nde (TBB) CHP dönemi” eleştirisi yapıyor.
Belki artık gözden düştüğünü, unutulduğunu düşünerek Saray’ın dikkatini çekmeye çalışıyor.
Belki çok popüler olduğu eski günleri özledi ve isminin konuşulmasını istiyor.
Niyetini anlamak gerçekten zor.
Son olarak kendisinin TBB Genel Sekreteri ve TBB başkanı olduğu dönemde çok adil olduğunu iddia edip CHP döneminde TBB’nin sadece CHP’li belediyelere hizmet ettiğini, TBB yönetiminin CHP’lilerden oluştuğunu anlatmış.
***
Verdiği bilgilerin doğru olmadığını birilerinin söylemesi gerek.
Hatırlatmak gerekirse CHP, Şahin’i defalarca TBB’yi adaletsiz yönetmekle suçlamıştı. CHP’liler bu konuda sorular sormuş, Şahin bu soruları yanıtsız bırakmıştı.
Bakın CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, 25 Ekim 2021’de CHP’li belediyeler adına basın toplantısı düzenlemiş ve ne demiş:
“2019 yerel seçimlerinden bu yana, Birlik bütçesinin yüzde 50’den fazlası sadece CHP’li belediyelerden kesilen paylarla (86 milyon lira) sağlanmaktadır. Ancak üzülerek ifade ediyoruz ki; Birlik yönetimi bu bütçeyi, adaletsiz ve partizanca kullanmaktadır. Birliğin kaynaklarının neredeyse tamamı, Cumhur İttifakı belediyelerine aktarılmakta, muhalefet belediyelerine karşı açık bir ayrımcılık yapılmaktadır. TBB Cumhur İttifakı Birliği’ne dönüşmüştür.”
***
Şahin, bir yayında kendi döneminde belediyelere sadece birer araç verildiğini iddia ediyor ama şu rakamlar kendisini yalanlıyor:
- Şahin döneminde toplam bin 278 adet araç hibesi gerçekleşmiş ve 243 belediyeye birden fazla araç hibe edilmiş. Sadece kendi yönettiği Gaziantep’e 34 araç (Araban 2, İslâhiye 5, Nizip 5, Nurdağı 3, Oğuzeli 2, Şahinbey 5, Şehitkâmil 2 ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesine 8 araç) hibe etmiş.
- Şahin’in TBB Genel Sekreterliği döneminde AK Partili Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesine, 11 adet araç hibe edilmiş. Ayrıca Afşin’e 2, Elbistan’a 5, Pazarcık’a 2, Türkoğlu’na 2 araç verilmiş.
Maalesef Fatma Hanım, rakamlar sizi yalanlıyor.
Aynı senaryo mu devrede?
Bugün kızı okumak için Ankara’ya, Ankara Üniversitesi’ne gitmiş endişeli bir babanın mektubunu paylaşmak istiyorum.
Hem mektubu yazan okuyucumun hem kızının bilgilerini ayıklayarak aynen aktarıyorum:
“... Okulunu, aldığı eğitimi ve Ankara’yı çok sevdi; kendi yollarını çizmeyi öğrenen bir genç gibi heyecanla geleceğini kuruyordu.
Ancak birkaç haftadır Cebeci Kampüsü’nde yaşananlar, bir babanın yüreğine çözülmeyen bir düğüm atmış durumda. Henüz 18 yaşına bile girmemiş bir genç, ülkenin en köklü kampüslerinden birinde, her gün gerginlik ve şiddetle yüzleşiyor.
“Kampüs dışında paltolu abiler solculara saldırdı”, “Oturduğumuz kafenin camını kırdılar”, “Arkadaşımın başına şişe attılar”, “Bir başka arkadaşımı dövdüler”…
Bu cümleler artık günlük konuşmalarımızın sıradan parçaları oldu. Küfür, taciz ve baskı ise zemin sesi gibi sürekli arka planda.
Eğitimini, hayallerini, geleceğini geçtim…
Artık asıl mesele kızımın can güvenliği. Polisle iletişime geçtik, ilgileniyorlar. Fakat bu “paltolu abileri”, bu Ajdar, bu öfkeyi besleyen taraflar yaşananların farkında mı? Bir üniversite karışırsa, tarihin bize defalarca öğrettiği gibi, gerisi domino taşları gibi gelir. Kampüsün duvarlarında sadece afişler değil, gergin bir ülkenin nabzı da asılı duruyor.
Ben bir babayım; kızımın gözlerindeki ışığı korumaya çalışıyorum. Siz ise kalemiyle karanlıkta yol açan gazetecilerdensiniz. Bu konuya eğilmenizi, ses vermenizi rica ediyorum.
Toplumun gözünün göremediğini gösteren, kulağının duymadığını duyuran bir kalemin etkisine ihtiyaç var. Sadece bilgi için değil, güven duygusu için de.”
Mektubu öğrencilik yılları Ankara’da geçmiş, benzer olaylara öğrenciyken de tanıklık etmiş, sonra da gazeteci olarak yıllarca karbon kopyaları gibi birbirine benzeyen saldırıları takip etmiş bir kız babası olarak okudum.
O nedenle de hiç bitmeyen o senaryonun yeniden devreye sokulmak istendiği kaygısıyla endişeli babanın hislerini çok iyi anladım.
Öncelikle Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Necdet Ünüvar’a seslenmek istiyorum. Solcu öğrencilere gelince panter kesilen idarenin, güvenlikçilerin okul dışından gelen paltolu/palalı abilerin sırtını sıvazlaması durumuna bir son vermesi gerekmiyor mu?
Ayrıca İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın da dikkatini çekmek lazım.
Palalı abilerin öğrencilere saldırmasını kısa süre önce Hacettepe Üniversitesi’nde de görmüştük.
Çözüm sürecinde MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’la yüz yüze görüşmeye hazırlandığı şu günlerde üniversitelerde milliyetçi-solcu/Kürtçü çatışmasının körüklenmeye çalışıldığının farkında mısınız?
Sorunun bir ayağı da geçmişten bu yana olduğu gibi “solcu” diye etiketlenen öğrencilerin karşısında panter kesilen güvenlik güçlerinin paltolu/palalı abilere hoşgörü göstermesi değil midir?
Biraz dikkat, biraz hassasiyet lütfen!
BUGÜN ÖĞRETMENLER GÜNÜ.
BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK BAŞTA OLMAK ÜZERE BÜTÜN ÖĞRETMENLERİN GÜNÜNÜ KUTLUYORUM.
21 HAZİRAN’DA KAYBETTİĞİM BABAM ÖĞRETMEN ZEKİ ZEYREK’İ DE BU VESİLEYLE RAHMETLE, ŞÜKRANLA ANIYORUM.