Öncelikle başlıktaki yorumu yapmama neden olan üç açıklamayı ve bir gelişmeyi dikkatinize sunmak istiyorum:
1- Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum:
“...Günümüzde solun ayırt edici karakterlerine bakıldığında antiemperyalizm, yurtseverlik, darbe karşıtlığı, mültecilerin korunması, kadın hakları savunuculuğu, gençliğe sahip çıkılması, güçlü sosyal politikalar gibi temel sol yaklaşımlar üzerinden değerlendirildiğinde siyasi niteleme açısından olmasa dahi siyasi pratik bakımından sol ilkelere daha uygun hareket eden liderin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sol politikalara yakın olan partinin AK Parti olduğu pozitif bir tespit olarak söylenebilir.”
2- AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik:
“Çok partili hayata geçtiğimizden beri milli stratejilerin devlet hayatımızda en güçlü şekilde kurumsallaştığı bir dönemdeyiz. Cumhurbaşkanımızın gerçekleştirdiği ‘yerli ve milli özgüven devrimi’ dünyadaki tüm güç odaklarının dikkatle takip ettiği milli sonuçlar üretmeye devam etmektedir.”
3- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan:
“Biz Cumhurbaşkanımızı biraz daha güçlü kılsaydık şu İsrail, şu soykırımı yapamazdı. Ama biz adeta bu içimizdeki fitnelerle, bu içimizdeki kaypaklarla, bu içimizdeki hainlere verdiğimiz primlerle Cumhurbaşkanımızın gücünü, enerjisini azalttık. Bu ülkenin yurt dışındaki gücünü, enerjisini azalttık. Çok daha güçlü olabilirdik.”
4- Erdoğan’ın gençlik buluşmasında Ahmet Kaya tarafından seslendirilen “Şiire Gazele” şarkısına eşlik etmesi:
Şarkının sözleri Aliağa Vahid’e ait. Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti’nin “Onurlu Sanatçı” nişanını alan Vahid Ekim Devrimini ve Azerbaycan’da Sovyet iktidarını coşkuyla karşılayan bir isim. Vahid, şiirleriyle gazelleriyle Azerbaycan halkını Sovyet İktidarı için ajite etmesiyle biliniyordu.
***
Aktardığım konuşmalar da etkinlik de ayrı ayrı ve uzun uzun tartışılabilecek konuşmalar. Ancak ben özet geçeceğim. Çünkü asıl amacım bu söylemleri tartışmak değil, zamanlamasını ve içeriğini analiz etmek.
1) Uçum çok iyi biliyor ki
Sol iktidarlarda,
- Demokrasi katılımcı ve çoğulcudur.
- Özgürlükler geniştir ve örgütlüdür.
- Temel İnsan Hakları hayatın merkezindedir.
- Eşitlik hem gelirde hem fırsatlarda söz konusudur.
- Hukuk devleti (adalet) insan hak ve özgürlüklerini merkeze alır,
- Ekonomi sosyal devlete ve düzenlenmiş bir piyasaya dayanır, stratejik alanlarda kamucudur.
Bugün itibariyle bu özelliklerin hiçbiri Türkiye’de geçerli değildir. Bilakis, bu alanlarda dünyanın en sağcı ülkeleriyle yarışabiliriz.
2) Ömer Çelik çok iyi biliyor ki
- Birçok konuda milli stratejilerimize değil, uluslararası güç odaklarının yol haritasına ayak uydurmak zorunda kalıyoruz. Ne dediğimi iyi anlayabilmesi için yanı başımızdaki Suriye’de olup bitenlere bakması yeterli. Türkiye’deki iktidarın Trump hayranlığını ve Trump’ın Türkiye siyaseti üzerindeki etkisini de göz ardı etmesin lütfen.
3) Bilal Erdoğan çok iyi biliyor ki
- Bu millet Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı yeterince güçlü kıldı. Kendisi Cumhuriyet tarihinin en güçlü siyasi yöneticisidir. 2017’den bu yana bütün gücü ve yetkiyi eline toplamıştır. İsrail’in soykırımını durdurmak için ne yaptı da engellendi? Engelleyenler kimdi? İçeridekiler miydi yoksa Trump ya da ABD gibi aktörler miydi?
4) Gençlik buluşmasını organize edenler çok iyi biliyor ki
Ahmet Kaya, sol görüşleri ve Kürt sorununa bakış açısı nedeniyle milliyetçilerin ve muhafazakarların hedefi oldu ve sürgünde öldü. Türkiye’den ayrılmadan önce çatal kaşıkların havada uçuştuğu bir etkinlikte kendisini hedef alan zihniyetin sol/sosyal demokratlar olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bütün bunlara rağmen Ahmet Kaya milletin kalbindeki o kocaman yeri hep korudu ve şimdi iktidar Ahmet Kaya gibi çok sevilen isimlerle birlikte anılma ihtiyacı duyuyor.
***
Peki peş peşe sıraladığım bu konuşmalar ve etkinlik neyin habercisi olabilir?
Belli ki iktidarın stratejistleri yeni bir hikâye yazmaya başladı.
O yeni hikâyenin başrol oyuncusunun bir “Muhafazakâr demokrat” olması artık kendilerine yeterli gelmiyor. Sertlik yanlısı bir profil de millet nezdinde ters tepiyor.
O nedenle “halkçı”, “Solcu söylemleri olan” ve “demokrat” bir lidere ihtiyaç var.
Kürtlerle, solcularla, demokratlarla barışmış bir lidere.
Zira bir sonraki seçim en geç 500 gün sonra yapılacak ve yeni lider profili bu süre içinde ancak pekiştirilir.
Bu işin bir ayağı da “CHP’nin sol/sosyal demokrat olmadığı” fikrinin pompalanması olacak. Mehmet Uçum da yazısında bunun işaret fişeğini vermişti.
Hadi siz yanıtlayın:
Gelecek bir buçuk yılda “Solcu Erdoğan” ifadesi gerçeklik ve geçerlilik kazanabilir mi?