Edirne'den ötesinde; futbolda her maçta boyumuzun gerçek ölçüsünü alırken… Basketbol ve voleybolda final sendromu yaşamaya devam ederken… Olimpik branşlardaki sıkıntılarımız da giderek artıyor.

Orta ve uzun vadeli plan gerektiren olimpiyatlar için 3 yılımız var. Ama son yıllarda aldığımız sonuçlar zaten bir spor ülkesi olmayan Türkiye için iyice iç karartıcı bir hale geldi:

Sporun ana branşı atletizmde olimpiyatlar tarihinde 1 gümüş 2 bronz gibi facia bir istatistiğe sahibiz. Dünya şampiyonalarındaki istatistiğimiz bir tık daha iyi (1 altın, 3 gümüş) ama 2017’den beri düzenlenen son dört şampiyonada kürsü göremedik. Madalyayı geçtim, finaller bizim için başarı ölçüsü oldu artık!

Üç ana olimpik sporun diğeri cimnastikte (artistik-ritmik) son 10 yılda atağa kalktık; olimpiyatlarda 1 bronz aldık. Dünya şampiyonalarında 2 altın 1 gümüşümüz var. Ritmikte madalya yok; artistikte ikinci ve altın 2022’de geldi. Ekimdeki şampiyonada son durumumuz belli olacak.

Yüzmede durumumuz zaten içler acısı. Olimpiyatlarda esamemiz okunmuyor. Dünya şampiyonalarında bugüne kadar dağıtılan 3 bin 941 madalyayı kazanan 71 ülke arasında Türkiye yok. Final yüzmek bizim için 10 olimpiyat ve dünya şampiyonluğuna bedel; teşekkürler Kuzey!

Madalya depomuz güreş adeta dibe vurdu. Son iki olimpiyatın ardından son iki dünya şampiyonasını da (toplam 60 sıklette) altın madalyasız kapattık. Geçiş sürecindeki ata sporumuz, son 2 yıldaki üç turnuvada sadece 2 ikincilik, 5 üçüncülük görebildi.

Olimpiyat-dünya dublesi yapan aktif iki sporcumuz var. Busenaz Sürmeneli ve Mete Gazoz, Tokyo 2020’deki ‘şampiyon’ unvanlarını Paris 2024’te koruyamazken istikrar sorunu ve ciddi form düşüklüğü yaşıyorlar. Son dünya şampiyonalarında kürsüye bile çıkamadılar.

Tablo böyleyken insanın aklına Spor Bakanlığı’nın onlarca branş ve sporcuyu kapsayan, nedense herkesten gizlenen operasyonu geliyor: Yetişin devşirmeler!

BASKETBOL MEDYASI

Basketbolda Erkekler Cumhurbaşkanlığı Kupası öncesi düzenlenen basın toplantısında masadaki koç ve kaptanlara soru sorulmaması çok tartışıldı. Bunun onlarca sebebi var.

Türkiye’de 15 yıl sonra yeniden hatırlanan branşın medyası hak ile yeksan olduysa…

Meydan; elinde cep telefonuyla dolaşan sosyal medyacı ergenlere ve klavye kahramanı paralı trollere kaldıysa…

Türk spor medyası cahillikte sınır tanımaz hale geldiyse… Normal değil mi?

Olayı eleştiren eski kuşak meslektaşlarımıza da değinmek lazım: Katılanları sorgulayacağınıza kendiniz gidip basketbol bilginizi gösteren sorular sorsaydınız!