Atatürk’ün partisinde sporu temsil ve kontrol edebilecek, spor politikaları üretebilecek, vizyon sahibi, eğitimli ve en önemlisi genç nüfusu anlayıp onlarla iletişim kurma becerisine sahip isim bulamıyor musunuz?
Hükümet topla tüfekle CHP’nin üzerine giderken bu eleştiri nereden çıktı diyebilirsiniz! Ancak unutmayalım ki dünya dönmeye devam ediyor, konumuz spor ve birçok branşta sezon sona erdiği için bu konulara değinmenin tam da zamanı.
Yaz mevsimi ile birlikte birçok branşta yerel liglerdeki mücadeleler sona ererken, diğer yandan her zaman bildik bir döngünün içine giriyoruz. Futboldan basketbola, voleyboldan güreşe kadar birçok branşta sezon içi yaşanan o hararetli tartışmalar, federasyonlara, hakem ve disiplin kurullarına yöneltilen bitmek bilmeyen eleştiriler yerini bir anda transfer dedikodularına bırakıyor. Sonbahar kapıya dayandığında ise yeni sezonla birlikte o eski kavga gürültü adeta yeniden hortluyor. Peki, Türk sporunu yönetenler bu kısır döngüde ne yapıyor? Cevap acı ama gerçek: Hiçbir şey! Beylerin mevcut düzeni sürdürmekten başka dertleri yok gibi görünüyor.
MECLİS'TEKİ TEMSİL EKSİKLİĞİ
Bu kronik sorunun başlangıç noktası bence net: Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde sporun liyakat sahibi, vizyoner isimler tarafından temsil edilmemesi. Sadece iktidar değil, muhalefet partileri de bu konuda sınıfta kalıyor. Genç nüfusumuzla övündüğümüz ülkemizde Meclis'te muhalefetin spor yönetimine bu kadar kayıtsız kalması gerçekten düşündürücü!
Ana muhalefet partisine baktığımızda durum daha vahim. “CHP’de Türk sporunu bilen, takip eden, eleştiren, geliştirmek için çaba sarf eden bir tane liyakat sahibi isim aklınıza geliyor mu" diye sorsam, yanıtı herkes düşünmeden bir çırpıda verir!
Aslında, ülkeyi daha iyi yöneteceği iddiası ile propaganda yapan CHP’nin bir "spor komisyonu" var. Ama gelin görün ki, ismi var cismi yok! Kurulun önceki dönem başkanı, gençlik yıllarından beri MHP’li olan, sonrasında sağ tandanslı farklı partileri dolaşıp CHP’de Kılıçdaroğlu’nun baş danışmanı olan Kenan Nuhut idi. Kendisine buradan bir kez daha rahmet dilerken, aslında Sayın Nuhut dönemimde yaşananlar ister istemez bizlere kendi içerisinde bir “Ekmelettin İhsanoğlu” hatırlatması yapıyor.
O günden bugüne CHP Spor Kurulu’ndan, federasyon seçimlerinde delege belirleme sürecinden, saha içi ve dışı adaletsizliklere kadar yaşanan onca yanlışa dair, CHP Genel Merkezi'nin bulunduğu Söğütözü semti dışında, elle tutulur, dişe dokunan, spor kamuoyuna ulaşan bir söylem duyan olmadı. Oysa bu süreçte iktidar partisinin yeşil sahalardan gelip lise diploması bile olmadan Meclis'te sürekli "vurdu mu oturtan" bir spor adamı ile lise diploması sahte çıktığı için sabıka kaydı olan bakan yardımcısı “asrın sporcusu” bile vardı. Tüm bunları bizler görürken, CHP’nin spor kurulu nedendir bilinmez, üç maymunu oynamaya devam etti.
NİÇİN SPOR VİZYONUNUZ YOK?
Buradan CHP lideri Özgür Özel'e sormak istiyorum: Atatürk’ün partisi CHP’de sporu temsil ve kontrol edebilecek, spor politikaları üretebilecek, vizyon sahibi, eğitimli ve en önemlisi genç nüfusu anlayıp onlarla iletişim kurma becerisine sahip bir isim bulamıyor musunuz? Yoksa sizin de öncelikleriniz arasında bu konu yer almıyor mu?
Dikkatinizi çekmek isterim ki, iktidar partisi yıllardır tüm federasyon seçimlerini kontrolu altında tutarak genç nüfus ile bu kanalla iletişim kurabiliyor! Sizin bu konuda yetkilendirdiğiniz insanlar ise spor konusunda yeterli liyakate sahip olmadıkları gibi, federasyon seçimlerde enteresan bir şekilde iktidarın adaylarını bile destekliyorlar. Birgün merak edip sorarsanız tek tek anlatırız hepsini!
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Sağlam kafa, sağlam bedende bulunur" sözünü sadece duvarlara asmakla kalmayıp, bunu icraata geçirecek bir liderliği niçin göremiyoruz? Gençlerimizin enerjisini, potansiyelini doğru kanallara yönlendirecek onları sporla birleştirecek somut adımlar atmak yerine neden sessiz kalmayı tercih ediyorsunuz?
İflas etmiş kulüplerin, vergi kaçakçılığının, illegal bahisin, yabancı oyuncu ve devşirme sorunsalının ve çifte sözleşmelerin bu kadar yaygın olduğu bir ortamda, Türk sporunun geleceği nasıl inşa edilecek bir fikriniz var mı? Spordaki bu kaotik ortama izin verilmesi, hatta bilinçli olarak körüklenmesinin nedeninin sosyolojik açıdan niçin yapıldığını hiç düşündünüz mü? Bu konudaki büyük resmi önünüze koyan danışmanlarınız var mı?
Bu kısır döngüyü kırmak için harekete geçme zamanı gelmedi mi? Konuyla ilgili bugüne kadar hiçbir şey yapmayan insanlar yerine, konunun ülkedeki en iyi uzmanları ile bugünden itibaren Türk sporunu projelendirip hedefler belirlemenin zamanı gelmedi mi artık?
VERGİ KAÇIRMA VE İLLEGAL BAHİS
Türk sporunun içler acısı hali sadece yönetimsel zafiyetlerle sınırlı değil. Daha derin, daha çürümüş bir yapı var karşımızda. Ticaret Kanunu'na göre çoktan iflas etmesi gereken kulüplerin hala faaliyetlerine izin verilmesi, hatta yeni fahiş rakamlarla transferler yapması nasıl açıklanabilir?
Bu kulüplerin finansal durumu ortadayken, sporcularla iki ayrı sözleşme yapma cüretini nasıl bulabildikleri ise akıl alır gibi değil. Düşük rakamlı olanı federasyona bildirip vergi kaçırırken, gerçek ücretleri içeren diğer sözleşmeyi sporcularla gizlice paylaşmaları Türk sporundaki kara paranın ve yolsuzluğun ulaştığı boyutları gözler önüne seriyor. Bu apaçık bir vergi kaçakçılığı ve federasyonların bu duruma göz yumması, hatta çanak tutması kabul edilemez. Kulüpler bazında yabancı sporcu sayılarının yüksek tutulması, Milli takımlarda ise branşlarında dünyanın en iyilerini milyonlarca dolar harcayarak devşirip başarı aranması ise sadece bizim değil dünya sporunun büyük bir sorunu olarak karşımızda.
Bir diğer kanayan yara ise illegal bahsin sporun her dalına nüfuz etmesi. Futboldan basketbola, hatta daha küçük branşlara kadar yayılan bu devasa yeraltı sektörü, maç sonuçlarını manipüle etme potansiyeliyle sporun ruhunu zehirliyor. Ortada dönen milyarlarca liraya rağmen bu konuda neredeyse hiçbir önlem alınmaması maalesef akla soru işaretleri getiriyor! Acaba kimler bu düzenin devam etmesini istiyor ve kimler bundan faydalanıyor?
FENERBAHÇE'DE KRİZ DERİNLEŞİYOR
Türk futbolu Galatasaray'ın üst üste üçüncü şampiyonluğuyla sona eren sezonun ardından önemli değişimlere sahne oluyor. Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün (TÇE) anketine göre Galatasaray taraftar sayısı artarken (%33.2), Fenerbahçe taraftar sayısı azalıyor (%23.8). Bu durum Galatasaray'ın başarılarının yeni taraftar kazanımında etkili olduğunu gösteriyor.
Fenerbahçe'de ise Başkan Ali Koç'un geleceği tartışma konusu. Anket Ali Koç'un görevi bırakması gerektiğini düşünenlerin oranının hem genel kamuoyunda (%59) hem de Fenerbahçe taraftarları arasında (%51.6) yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle genç taraftarlar (%50.1) başarısızlığa daha az tahammül gösteriyor. Fenerbahçe taraftarları arasında Ali Koç'un yerine eski Başkan Aziz Yıldırım'ı isteyenlerin oranı ise %49.2'ye ulaşıyor.
Anket ayrıca siyasi görüşlerin taraftarlıkla ilişkisine de değiniyor; DEM Partililerin yarısından fazlası Galatasaray'ı desteklerken, "İslamcı" olarak tanımlananlar arasında Fenerbahçe taraftarlığı öne çıkıyor.
Eğitim düzeyi yükseldikçe Beşiktaş taraftarlığının artması (%14.3) da dikkat çeken bir diğer bulgu.
Bu sonuçlar, Türk futbolunun sadece saha içindeki mücadeleden ibaret olmadığını, aynı zamanda taraftar dinamiklerinde, kulüp yönetimlerinde ve toplumsal eğilimlerde önemli değişiklikler yaşandığını gözler önüne seriyor.
Kulüplerin bu dinamikleri doğru okuması gelecek başarıları için kritik önem taşıyor. Umarım bu veriler herkesin üzerine düşeni yapması hususunda yol gösterici olur!