ASLINDA ‘yabancı sevicilik’ kavramının temelinde yatan patalojik sebeplerin en önemlisi, özgüven eksikliği ve kendini yetersiz hissetme duygusu ya da farklı ve ‘özel’ olma arzusu. Konuya ‘yabancı hakem’ talebi açısından bakınca, birkaç kulüp hariç hemen hepsinin yabancı istediğini görüyoruz.
GEREKÇELERİ her ne kadar yerli hakemlere güvenmemek olarak lanse edilse de futbol özelinde bunların altında yatan sebep, uzun süreler eleştirilip aşağılanarak özgüvenlerinin zedelenmesi ve kendilerini yetersiz hissetmeleri. Ayrıca… Mükemmeliyetçilik nedeniyle yüksek beklentinin yetersizlik duygusunu beslemesi, düşük öz saygı nedeniyle kendilerini değersiz hissetmeleri, kaygılı kişiliklerin olumsuz senaryolar üretmesi, sosyal faktörler, toplumsal baskılar, çocukluk travmaları vb. gibi nedenler de olabilir.
SEBEBİ ne olursa olsun çözümü hazır yabancıyı getirmekte aramak ile problemi ötelemek, aynı anlama geliyor. Genelde Ortadoğu ülkelerinin yıllardır başvurduğu bu yöntemin kendilerine hiçbir katkı vermediğini yaşayarak tecrübe etmiş birisiyim. Futbolda olduğu gibi basketbolda da bu tip ülkeler önemli maçlarına batıdan hakem isterler ki ben de defalarca hakem olarak oralarda bulundum… Yıllarca gittiğimiz bu ülkelere 1 buçuk saatlik maçların sonunda hiçbir katkıda bulunmadan döndük geldik!
EN UFAK FAYDASI YOK
BU yöntemle ne hakemleri gelişti ne de oynadıkları oyun. Yani pansumandan öte gitmeyen bu yöntemden en ufak bir fayda sağlayamadılar. Akıllanmadıkları için hala savaşmadıkları (!) dönemlerde aynı yöntemi kullanmaya devam ediyorlar. Bu saçma kararla bizim de sporda ileri düzeye ulaşmış ülkeler nezdinde yarım asır sonra düştüğümüz durum bundan farklı değil. Ve telafisi çok uzun yıllar alacak. İçinde futbol adına hiçbir şey barındırmayan derbiyi yönetip giden yabancı hakem de aslında herkes kadar genelgeçer hata yaptı. Ancak algımız yabancı hayranlığı olduğu için herkes kendisinden çekinerek mesafeli durdu. İşin özeti bu!
NETİCE olarak Avrupa Birliği’ni zorlamak yerine yüzümüzü Şanghay Beşlisi’ne dönmekle, çözümü yabancı hakemde aramak arasında çok ince bir çizgi var! Oysa “Her şeyin başı eğitim. Eğitim şart” demekten bıktık usandık…
HAKEMLERİMİZ MASUM MU?
BU ortamın oluşmasına katkı veren en önemli aktörler tabii ki hakemler. En az kendilerini yönetenler kadar sorumlular.
HAKEMLİK birtakım etik kısıtlarla yaşamayı kabullenerek, mesleki adanmışlık gerektirir. Maalesef etrafta uzun yıllardır bu tanımıma uyan profil göremiyorum. Bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda arkadaşımızı tenzih ediyorum. Özellikle illegal bahisin dünyada sporu ele geçirmesiyle birlikte seyreden, spor çevrelerinde artan kumar düşkünlüğüyle ilgili birçok branşta hakemlerin isimlerinin telaffuz edilmesini aklım havsalam almıyor!
Çok basit yöntemlerle hala bu habis tümörler niçin ayıklanmıyor, anlamakta zorluk çekiyorum. Ayrıca hakemlerin takım mensupları ile ilişkilerinin kol mesafesinin (!) altına düşmüş olması, yaşananların en büyük nedeni! Vıcık vıcık ilişkiler, yönetenlerin bu seviyesizliklere izin veriyor olmaları da cabası!
TMOK’TA SEÇİM ZAMANI
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nde (TMOK) seçim dönemi yaklaşıyor. Mevcut Başkan Sayın Uğur Erdener 15 yıldır görevine devam ediyor. Duyumlar o ki, yeniden aday olacak.
Ülkemizde koltuk sevdasının öncülerini kafamızı kaldırınca her yerde görebiliyoruz! Ancak bu kadar kariyerli bir tıp adamı, entelektüel, uluslararası spor adamı olan bir şahsiyetin, akil insan olarak köşesine çekilip tecrübelerini gençlere aktarması gerekirken, hala koltuk sevdası peşinde olmasını anlayabilmek mümkün değil!
Özellikle de 2024 Paris Olimpiyatları başarısızlığından sonra çıkıp Türk sporu ile ilgili tek kelime söylemeyen Erdener’in yeni dönemde hangi gerekçeyle Türk spor camiasının karşısına çıkacağını açıkçası merak ediyorum!