Maça hızlı girerek 13-2’lik bir fark yarattık. Bunun suni bir fark olduğunu biliyorduk ama Almaların bu kadar kısa sürede toparlanıp, savunma kaynaklı sayılarla farkı kapatıp oyunu domine etmesi açıkçası tedirginliğimizi artırdı. İlk çeyrekte hücum ribauntları ve şut yüzdelerinin yüksekliği savunmada daha fazla gayret göstermemiz gerektiğini gösterirken periyot 22-24 bitti.
2. Çeyrekte karşılıklı sayılarla ilerlerken Adem’in çemberi savunması ve Alperen’in devreye girmesiyle farkı 3 topa çıkarırken, Alperen’in 3. faulü almasıyla tüm planlarımız altüst oldu. İlk yarıda Almanlarda Dennis Schröder’in skor üretmemesi ise bizim şansımız oldu. Ercan’ın bir türlü devreye girmemesi ise Yunanistan maçını düşününce en büyük şanssızlığımız oldu.
3. Çeyrekte Almanların hızlı hücuma dayalı oyun düzenini yavaşlatıp, sete sete yönlendirmeye çalışmamız sonuç verirken, Alperen ve Cedi’nin sayıları ile oyunu tutmaya devam ettik. Almanya ise Wagner, Bonga, Silva, Obst ve Schröder’in sayıları ile skoru paylaşırken, biz bir türlü üçüncü bir skorer çıkaramadık.
Son düzlükte bütün hücum opsiyonumuz Alperen ve Cedi üzerinde devam ederken, Larkin yeniden direksiyona geçerek hücum ve savunmada takımımızı taşıması maalesef yeterli olmadı.
Sırbistan, Fransa gibi rakiplerin olmadığı bir şampiyonada ayağımıza gelen bu büyük fırsatı son topa kadar getirsek de maalesef olmadı. Hücumda sadece 2 kişi ile skor üretmemiz, son Dünya Şampiyonu’nun karar anlarında sakin kalmaları vs. vs.
Tabii ki üzüntümüz büyük. Ancak bizi buraya getiren değerli oyuncularımıza ve teknik heyetimize çok teşekkür ediyoruz. Türk çocuklarına süre verildiğinde, kendilerine güvenildiğinde neler yapabileceklerini göstermiş oldular. Maç yorumları sona erdikten sonra acilen halının altına süpürülen sorunlarımızı bir bir ele alarak temizlemeye başlarsak Türk basketbolu adına bu finalin anlamı çok daha büyük olacaktır.