Türk tipi başkanlık sisteminde Cumhurbaşkanının çokça danışmanı var. Bana sorarsanız saraydaki en iyi iş. Titrin içinde Cumhurbaşkanına ulaşabildiğiniz bilgisi zaten var, bu ister istemez hiçbir şey yapmasanız bile bir iktidar sağlıyor. Her kapı açılır. Bir de etki alanınız çok ama sorumluluğunuz sıfır. Sonuçta seçilme, oy isteme, oy toplama gibi bir derdiniz yok. Cumhurbaşkanının bir imzasıyla atanıyorsunuz. Yani memnun etmeniz gereken tek kişi Cumhurbaşkanı. Söylediğiniz ya da yaptığınız şeylerin insanların hoşuna gitmesine gerek yok. Eğer dediğiniz şey Cumhurbaşkanının aklına yatarsa yasa haline gelebiliyor ya da kararname şeklinde yayınlanıyor.

***

Cumhurbaşkanı danışmanlarından bazıları sosyal medyada millete ana avrat sövmek suretiyle işini yapıyor. Yalnız bunu öyle boşa sövme sanmayın çünkü sövgüye hedef olduysanız, başınıza bayağı iş açılır. Gözaltına alınırsınız, mahkeme mahkeme sürünürsünüz vesaire…

Kimileri de daha teknik konularda çalışmakla meşgul. Bu isimlerden birisi Mehmet Uçum. Hukukçu olduğu için çoğu zaman hukuki konularda uzun sosyal medya postları kaleme alıyor. Direkt karar mekanizmasının içinde olduğu için de yazdıkları merakla okunuyor.

Mehmet Uçum’un pazar günleri yazdığı uzun paylaşımlar biraz da başımıza ne geleceğini anlatıyor diye ben kaçırmıyorum dikkatle okuyorum.

Gerçekten de Uçum’un pazar günü paylaştığı post, pazar gecesi ve devamında neler olacağının yol haritasını sundu.

***

Uçum CHP’yi hukuka uymamakla ve savcı hakimleri hedef göstermekle suçluyor ve şöyle diyor:

“Unutulmasın ki bir hukuk düzenini tanımayan, o hukuk düzeninde doğan haklardan adeta feragat etmiş gibi olur. Gayrı meşru duruma düşer”

Uçum aslında CHP’ye zaten uygulananı açık açık yazmış. CHP sistemin Homo Sacer’i.

CHP, Siyasi Partiler Kanuna göre kurulmuş bir tüzel kişi. Hukuk karşısında yükümlülükleri var ama pratikte bazı haklardan arındırılmış durumda.

CHP bir anlamda “çıplak”. CHP ile ilgili YSK’nın ve mahkemelerin hangi çizgide karar vereceği artık ‘toto loto’ meselesine kalmış durumda.

***

Pazartesi günü Recep Yazıcıoğlu’nun ölüm yıl dönümüydü. Yazıcıoğlu’nun o gün söyledikleri bugüne de cuk oturmuyor mu? Takdir sizin:

“Dikkat ederseniz ülkede tansiyonun sürekli yüksek tutulması gerekiyor. Sistemin, bu devlet anlayışının, bu oligarşik yapının, rantiyeci yapının devamı tansiyonun yüksekliğine bağlıdır.

Tansiyonu yükseltmek için de bu dost-düşman, siyah-beyaz gibi kutuplaşmayı, kemikleşmeyi ortaya koymak gerekiyor. Çünkü bu olacak ki çatışma getirsin. Çatışma da ‘Aman memleket elden gidiyor’ düşüncesi ile mevcut yapının devamını sağlasın.”