Bugün Anneler Günü…

Özel günler insanların bir araya gelebilmesi, biraz gülümsemesi, iyi vakit geçirebilmesi için bahane oluyor.

Anneler Günü, çok isteyip çocuğu olamamış kadınlar, annesiz büyümüşler için çok acılı geçer. Hayat maalesef herkese adil değil. Hayat eşit davranmıyor. Medeniyet ise tam da burada devreye giriyor. Doğanın adaletsizliğini insanlar medeniyetle, sistemle çözmeye çalışır.

Bizde maşallah sistem adaletsizliği gidermeye değil, adaletsizlik yaratmaya ayarlı.

***

Madem anneler günü, yavrularını kaybetmiş annelere söz vereyim. Hele ‘Terörsüz Türkiye’ süreci başlamışken, Selahattin Demirtaş’ın annesine kulak vermek en uygunu olur:

“Halkın ağacından meyve koparmayın, çocuklarıma yedirmeyin, haramdır, diye tembihlerdim hep. Şimdi de benim çocuğumu rehin almışlar, koymuşlar cezaevine ve diyorlar ‘teröristtir’. Benim çocuğum hiç ‘terörist’ olur mu? Benim çocuklarım terörist değil. Oğlum teröristti niye cumhurbaşkanı adayı oldu içeriden? Teröristti niye milletvekili oldu? Meclis’te el alemin hakkını savunurken aldılar kaldırdılar yataktan götürdüler. O tek değil, milyonlarca kişi içeridedir. Dünya alem biliyor ben onun arkasındayım, tüm sevdikleri arkasındadır. Ben anlamadım neyi paylaşamıyorlar!..”

***

Selahattin Demirtaş’ın seveni vardır sevmeyeni vardır. Peki ya Duygu Can Sarıtaş? Kartalkaya Otel yangınında çocuklarını ve eşini kaybetti. Yangını araştıran Meclis komisyonunda, yaşadıklarını anlattı:

“Biri yanıma yaklaştı, ‘Vali Bey üzülüyor. Burada ağlama’ dedi bana. Ben ömrümü adadığım evlatlarımı kaybederken, acım bile rahatsızlık sayıldı. Gözyaşlarım bastırılmak istendi. O an anladım. Biz orada yalnızdık. Ben size soruyorum; bu komisyon neden kuruldu? Bu komisyon hiç kurulmamalıydı. Böyle bir gerekçe ile biz burada olmamalıydık. Önlemler, bu katliam olmadan önce yapılmalıydı. Ben bu ülkede anne olmanın bedelini böyle ödememeliydim. Çocuk doğurmanın, büyütmenin, uğruna yaşamanın karşılığı bu olmamalıydı. Yaşadıklarım sadece bir annenin değil, bu ülkenin vicdanının taşıması gereken bir acıdır.”

***

Acılar birbirini kovalıyor. Her bir felaket eskisinin ateşini söndürüyor. Ama ateş düştüğü yeri yakar. Türkiye’nin çok sevimli, samimi bulduğu bir isimdi Taha Duymaz. Yaşadığı köy evinde yemek yapar, videoları milyonlarca izlenirdi. 6 Şubat depreminde göçük altında kaldı, yaşamını yitirdi. 6 Şubat’ın yıldönümünü çoğumuz unuttuk, Taha’nın annesi unutmadı:

***

“Benim günahsız yavrularım, ciğerlerimmm. 2 yıldır nasıl yaşadığımı hiç bilmiyorum. Ciğerimde, sönmeyen, dinmeyen bir ateş bırakıp gittiniz yavrularım. Taham, Meleğim, Umudummm. Rabbim beni ahirette sizinle buluştursun. Rabbim tüm acılı ailelere sabır versin. Bu acının tarifi yok. Rabbim düşmanıma böyle bir acı yaşatmasın. Ben sizi Rabbime emanet ettim yavrularım. Allah sizden razı olsun. Allah mekanınızı cennet bahçesinden bir bahçe eylesin benim Gül kokulu yavrularım…”