Bu yaz çok bol dolandırıcılık ve sahtecilik konuştuk. Sahte diploma, ehliyet vakaları ortalığa saçılıverdi. Dehşetle her gün yeni bir sahtecilik, dolandırıcılık türü öğrendik. Bir yerde siyaseti en iyi dolandırıcılar mı okuyor acaba?
İlkan Dalkuç ve Alin Özinian’ın Via TV’de yaptıkları sohbette kulağıma takıldı. Konuyu iyi bir yerden yakalamışlar.
Hatırlar mısınız, Fetullahçıların poliste fink attıkları yıllarda telefonla insanları dolandırmak bir ara çok yaygınlaşmıştı. İnsanlar kendilerini polis diye tanıtan kişiler tarafından aranıyor, bir terör dosyasına isimlerinin karıştığını, polisle işbirliği yapmaları gerektiği, teröristleri tuzağa düşürmek için bankadaki bütün paralarını çekip falanca yere bırakmaları falan söyleniyordu.
***
Bu dolandırıcılık tipine kanan çok kişi oldu. Canan Karatay bile böyle dolandırılmıştı.
O zamanlar, Ergenekon, Balyoz davaları dalga dalga devam ediyor, alakalı alakasız insanlar sabahın körü evlerinden alınıyor, medyada türlü çeşit komplolar köpürtülüyordu. Yine herkes korku içindeydi, çünkü hangi dalgada piyangonun kime vuracağı da belli olmuyordu.
***
Gel zaman git zaman işler değişti. Siyaset şekil değiştirirken dolandırıcılık da şekil değiştirdi. Kontrol ettim, son dönemde, Cumhurbaşkanı danışmanıyım diyerek insanları dolandıranların sayısı ne kadar da artmış.
Geçen sene yakalanan bir çete, Ankara, İstanbul ve Antalya’da Külliye’de çalışıyoruz size iş buluruz diye insanlardan milyonlar toplamış. Adana Emniyet Müdürlüğü’nün yaptığı “müsilaj” operasyonunda, ‘Cumhurbaşkanı’nın danışmanıyım, hakimler savcılar hep benim öğrencim diyerek FETÖ’den davası olanları, sizin davaları da Külliye’deki gücümü kullanarak hallederim’ diyen bir kişi yakalanmış. Bunun gibi zebille örnek var.
***
Dalkuç ve Özinian’ın konuştuğu gibi dolandırıcılık tipleri, devletin içindeki güç ilişkilerinin de bir yansıması adeta.
Susan Rose Ackerman “Yolsuzluk, bireysel ahlaksızlık değil; kamu gücünün piyasalaştırılmasıdır. Bürokrat ayrıcalıkları satar, özel aktörler de satın alır” diyor. Burada bir katman daha var. Bürokratların bu gücünün sahtesini üretip bunu da metaya dönüştüren bir yeni iş kolundan söz ediyoruz.
Diyanet’in son dönemdeki cuma hutbelerine kadınlar ve hak savunucularından tepki var. En son kadının mirastan İslam’ın hükümlerinin dışında pay alması kul hakkı yemektir hutbesi çok tepki aldı. Siyasal İslamcılar tepkileri çarpıtmakta mahir. Tepki gösterenlere ‘size ne kardeşim, müslümanlara diyor’ diyerek geçiştiriyorlar. Ya gerçekten anlamıyorlar ya da anlamıyor gibi yapıyorlar. Diyanet elbette İslama göre hutbe yayınlayacak da bu hutbede Diyanet, ‘kanuna uymak kul hakkı yemektir’ diyor. Kanuna uymama çağrısı hakkımız var mı? Varsa bilmiyordum madem kafası kızan herkes kullansın.
İlahiyatçı Mustafa Öztürk geçen gün kendi Kuran’ı Kerim çevirilerini yakma kararını aldığını duyurdu. Konuyla ilgilenenlerin Öztürk’ün neden böyle bir karar aldığını araştırmasını tavsiye ederim.