“Düz yolda gidiyoruz diye tabelalara kimse dikkat etmiyor. Araç çok hız aldı, böyle giderse duvara çarpacak, rota değiştirmemiz gerekiyor…”
Bu sözler AKP’li siyasetçilere ait.
Her gün, iktidar medyasının bile görmezden gelemediği, çözülme, çürüme, liyakatsizlik, ilke ve ahlak yoksunu tavırlar ve sonuçları, partideki duayen isimlerin kapalı kapılar arkasında endişe ve kaygılarını dile getirmesine neden oluyor.
Geçmişten bu yana yapılan bir dizi hatanın, yanlış kararların, itirazlara rağmen ısrar edilen yanlış düzenlemelerin sonuçlarının konuşulduğu toplantılarda ve sohbetlerde bugünlere nasıl gelindiğinin örnekleri sıralanıyor. Ruh halini görmek açısından birkaç örneği aktarmakta fayda var;
***
- Parti yöneticileri ve milletvekillerinin katıldığı bir toplantıda, konu EYT’den açılıyor. Herkes, hep bir ağızdan bu sistemden ve sonuçlarından şikayet edince, birileri itiraz ediyor;
“Sorumluluğu kime atıyoruz? Bunu biz yapmadık mı? ‘Bizi zorladılar’ gibi bir savunma yapamayız. EYT düzenlemesinin hata olacağını o dönem söyleyenlerin sözleri dikkate alınmadı. Bununla da kalmadı, Cumhurbaşkanını eksik ve yanlış bilgiler verildi. ‘Bu düzenlemenin yıllık maliyeti 25 milyar lira’ dendi. 300 milyar lira olduğu ortaya çıkınca Cumhurbaşkanı ‘beni kandırdınız’ diye kızdı. Maliyetin sürekli katlanarak artacağını ve devam edeceğini söyleyenler dikkate alınmadı…”
Bu sözler üzerine salonda sessizlik oluyor…
***
- Başka bir toplantıda, bu kez yerel yönetimlerle ilgili art arda alınan yanlış kararlar eleştiriliyor. Açılım sürecinde de gündeme gelen güçlü yerel yönetimler konusu, CHP’li belediyelere yapılan operasyonlarla da çelişiyor.
O dönem hazırlanan ‘Yerel Yönetimler Reform Paketi’nin yine partinin içinden engellendiğine ilişkin örnekler anlatılıyor. Dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın paketin engellenmesi için kulis yaptığı anlatılıyor.
İki belediye başkanının elindeki yetkilerin bir kısmının ilçe belediyelerine aktarılması anlamına gelen düzenlemeyi tırpanladığı şöyle anlatılıyor;
“Sanki sonsuza kadar yerel yönetimler bizde kalacakmış gibi iki belediye başkanı ‘yetki ellerinden gitmesin’ diye son derece doğru olan ‘Yerel Yönetimler Reform Paketi’nin çok önemli maddelerini engellediler. Orada amaç, yetkilerin ilçe belediyelerine devredilmesi, büyükşehir belediyelerinin ise yatırımları denetleyici olmalarıydı. O zaman bunu yapabilseydik, bugün yerelde yetki sorununu tartışmıyor olacaktık.
Ne zaman belediyeler elimizden gitmeye başladı, bu kez de tam tersini yaptık. Büyük şehirlerin yetkisini merkeze devretmek gibi yine yanlış adımlar attık. Bütün bunlar ne yerelde yatırım ve hizmet yapılmasına uygun ne de açılım sürecine…”
***
Bu örnekler, hatalı taşların nasıl döşendiğini, günlük fayda ve çıkar için halkın ihtiyaçları ve önceliklerinin nasıl yok sayıldığını, her adımın siyasete tahvil etme amacıyla atılırken, bu manevraların faturasını halkın ödediğini gösterdi.
Şimdi bütün bunları okuyabilen bazı AKP’liler, ‘rota değiştirmek zorundayız” benzeri değerlendirmeler yapıyorlar. Daha önce kaleme aldığımız “50 artı 1’den vazgeçmemiz gerekir’, ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme dönmeyi konuşmalıyız” gibi sık duymaya başladığımız önerilerin tamamı seçimi kaybetme kaygısından kaynaklanıyor.
TAZE BİR NEFES
Bir yıl önce, bir kısmını yakından tanıdığım isimlerle bir yolculuğa çıktık. İlkeli ve özgür gazetecilik adına yeni bir sayfa açmak için başlayan bu yeni hikaye, 1 yaşında. Samimiyetle, sahici ve dürüst çalışma arkadaşlığı, içten ilişkilerle, daha özgür, daha demokrat bir ülkenin kapılarını aralamak için daha nice yaşlara….