Yıllar önce izlediğim ilginç bir film vardı…

-Tears of the Sun...

Türkçesi, “Güneşin gözyaşları!..” Gerçekten muazzam bir aksiyon filmiydi, Amerikan ordusuna bağlı özel kuvvetlerde görev yapan bir manga asker, Nijerya’da mahsur kalmış bir kadın doktoru kurtarmaya gidiyordu... Ancak doktorun koşulu vardı:

-70 Nijeryalı mülteciyi asilerin elinden kurtarmak için beraberlerinde götürmek!

Asil, vicdanlı tim komutanı, ölüm pahasına kabul ediyor ve film bu müthiş kurtuluşu, görkemli sahnelerle sürdürüyordu... Kahraman askerlerden çoğu yaşamını kaybediyor ancak doktoru ve mültecileri kurtarmayı başarıyorlardı!

-Bize kuşaklar boyu Hollywood yapımlarında anlatılan büyük, vicdanlı, iyilik timsali ABD’ydi bu!

Filmi biraz da acıklı bir gülümsemeyle izlerken, aklıma Vietnam üzerine yapılan Amerikan filmleri gelmişti... Vietnam’ı işgal eden ABD’nin kahraman askerlerinin maceralarını alkışlayan izleyicinin, üzerlerine saldıran Vietkong askerlerinin gaddarlığı, vahşeti karşısında ise yüreği parçalanırdı!

Tabii o filmlerde Vietnam halkının üzerine atılan binlerce tonluk “Napalm bombaları”, katledilen yüzbinlerce kadın, çocuk, sivil asla yer almazdı! Mesela hiç kimse o atmosferden sıyrılıp şu soruyu sormazdı:

-Yahu bu Amerika’nın binlerce kilometre uzakta, Vietnam’da ne işi var?

Bu kez aklıma Neyzen Tevfik düşmüştü... Neyzen bir gün yine kafayı çekmiş, ney üflemeye giderken, arkadaşları “hadi gel sinemaya gidiyoruz” demişler. Neyzen “hangi film?” diye sormuş. “Amerikan filmi” yanıtını alınca elini istemem dercesine sallayıp, şu yanıtı vermiş: “Boş ver, gelmem; önce kurtarırlar, sonra kendileri becerirler!

Halkını yoksulluktan, açlıktan kurtaran adam!

Amerika’nın ele geçirmeye çalıştığı Venezuela’da yaşanan tam da budur!

Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip bu ülke, ABD’nin “yeni Vietnam’ıdır!” Aslına bakarsanız geçmişte kölesiydi; 1990’lara kadar Venezuela’da iktidar, Amerikan uşağı iktidarların elindeydi... Günde 3-3,5 milyon varil petrol üreten ülkede halkın yüzde 85’i yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşıyordu…

Venezuela halkının başkaldırıları ise ağır biçimde bastırılıyordu... 1998 dönüm noktası oldu, Hugo Chavez iktidara geldi ve halkın kaderini değiştirecek tarihi girişimlerine başladı. Ülkenin adını Bolivaryan Venezuela Cumhuriyeti olarak değiştirdi. Fakir halk lehine yaptığı değişiklikler içerideki zenginler ve Venezuela’yı sömüren başta ABD, emperyalist dünyada hiç de hoş karşılanmamaya başlamıştı...

Defalarca darbe girişimi yapıldı; ancak milyonlarca kişinin sokaklara dökülmesiyle geri döndü... Öyle büyük bir başarı kazandı ki ülkedeki yoksulluk oranı yüzde 20’nin altına düştü!

Emperyalizmin en büyük düşmanlarından biriydi…

Chavez 2013 yılında kanserde ölmeden önce, kendisinden sonraki yönetici olarak Maduro’yu gösterdi ve öyle de oldu...

-Ancak hiçbir şey eskisi gibi olamadı!

ABD’nin 300 milyar varillik demokrasi masalı!

Maduro, iktidarı devraldığı Chavez’i aratacak bir başarısızlık örneğiydi!

Buna bir de ABD’nin başını çektiği emperyalist ülkelerin ambargosu, petrol fiyatlarındaki olağanüstü gerileme eklenince işler giderek bozulmaya başladı...

Batı medyası, akıl almaz yalanlar ve karalamalarla koroya katıldı. İngiltere Venezuela’nın 2,5 milyar dolar değerindeki altınını yönetimin resmen istemesine karşın göndermedi. ABD, Venezuela’nın 7 milyar dolar değerindeki varlıklarının bloke edildiğini ilan etti...

Kısacası bir ülkeye karşı tamamen yasadışı biçimde Topyekûn saldırı başlatıldı; öyle ki, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jonn Bolton, “Venezuela Ordusu gücün muhalefete geçtiğini kabul etmeli” diyerek açıkça darbe çağrısı bile yaptı!

Yani yine aynı oyun sahnede; bu defaki “demokrasi, insan hakları” yalanının değeri 300 milyar varil ediyor. Şimdilerde Trump’ın elinde hem de Nobel ödüllü bir uşak var:

-Maria Corina Machado!

Venezuela’nın muhalefet lideri olan Machado, ABD’nin ülkesini işgal etmesini bile açıkça ilan edecek denli bir Amerikancı. Üstelik bu yılın Nobel Barış Ödülünü bile aldı. Ne yaptı alınca peki?

-Ödülü ABD Başkanı Trump’a ithaf etti!

Amerikan Başkanı’nın ülkesine karşı tüm yaptıklarına tam destek verdi! Şimdilerde Norveç’te ABD’nin Maduro’yu devirmesini ve iktidarı kendisine altın tepsi içinde sunmasını bekliyor!

Demem o ki sevgili okuyucu, mesele Maduro değil, mesele emperyalizmin doymak bilmeyen açgözlülüğüdür, dünyanın en büyük petrol rezervlerine el koyma, sömürme cingözlüğüdür!..

-Mesele tam da Neyzen’in dediği gibi “becerme” meselesidir!