Vefanın iki yüzü!
Futbol sadece sahada oynanmaz. Asıl oyun, kelimelerde, jestlerde, hatta ‘silinen’ fotoğraflarda gizlidir.
Kerem Aktürkoğlu, Fenerbahçe’ye imza attı. İlk cümlesi de malum:
"Türkiye’nin en şerefli kulübüne geldim."
Kulağa güçlü geliyor değil mi? Ama kusura bakma Kerem, bu söz senden önce yüzlerce futbolcu tarafından söylendi. Hazır PR cümlesi, klişe... Taraftarı mest eder ama samimiyet kokmaz.
***
Sonra ne oldu? Dün ‘babam’ dediğin Fatih Terim’le olan fotoğrafları sosyal medyadan siliverdin. İşte en ağır golü orada yedin Kerem. Çünkü vefayı, sadakati, geçmişe saygıyı bir ‘delete’ tuşuna sığdırdın.
Şimdi dönelim Uğurcan’a...
Trabzon sokaklarında büyümüş, arma uğruna gözyaşı dökmüş, şampiyonluklar yaşamış… Ayrılırken yazdığı satırlar:
"Hayatımın en büyük gururu Trabzonspor."
Ne slogan var, ne PR. Alın teri var, gözyaşı var, veda hüznü var.
İşte fark burada!
Kerem, geçmişini sosyal medyadan siler…
Uğurcan ise geçmişini gururla taşır.
EKSİK PARÇA
Galatasaray Rize’yi 3-1’le geçti.
Sanchez kafayı vurdu, Osimhen gücünü gösterdi, Icardi klasını konuşturdu.
Skor tabelası dolu... Peki ya oyun?
***
Sahada bir eksik vardı: Barış Alper.
O koşan motor, rakibi hırpalayan pres gücü, rakip savunmayı panikleten fizik...
Yoktu! Eksikliği her pozisyonda hissedildi.
***
Geçen hafta onu eleştirmiştik.
"Çölün yolunu gözlüyorsa savaşçı değil, kaçak yolcu olur" demiştik.
Ama işte futbol böyle: Bir hafta eleştirdiğin oyuncunun yokluğu ertesi hafta göze batar.
***
Bazı oyuncular vardır; gol atmaz, asist yapmaz ama oyunun çehresini değiştirir.
Barış tam da o adam.
Galatasaray 4’te 4 yaptı, bravo.
Ama asıl mesele şu:
Barış gidecek mi, kalacak mı?
Bu belirsizlik sadece tribünü değil, takımı da tüketiyor.
Unutmayın: Bazen en sert eleştirdiğiniz adam, yokluğunda en çok aradığınız olur.
Rize maçında o eksik koskoca bir Barış’tı.
BAHANE HAZIR!
Fenerbahçe deplasmandan 3 puanla döndü. Kadıköy’e keyifli, moralli geldiler. Ama İstanbul’un diğer yakasında tablo aynı değildi. Beşiktaş, Alanya’da sahaya çıktı; oyun yok, enerji yok, sonuç zaten ortada: 2-0 mağlubiyet!
***
Daha ilk maçında Sergen’in yüzü asıldı. Ama hocaya kızmaya gerek yok. Bahanesi hazır. Hoca dese ki: “Takımı ben kurmadım, ben hazırlamadım.” Kim ne diyebilir?
Hatta söylemesine bile gerek yok! Biz şimdiden söylüyoruz. Çünkü gerçek bu: Yönetim kuruyor, menajer pazarlıyor, başkan imza atıyor... Sonra faturayı hocaya kesiyorlar.
***
Hocalar haklı mı?
Evet, haklı! Çünkü ortada plan yok, vizyon yok. Yanlış tercihlerle harcanacak koca bir sezon daha var sadece.
Ve işin acısı şu:
Beşiktaş da Fenerbahçe de sahada değil, masada kaybediyor!