Dünya sahnesinde tarih yazıyorsun... Filede rakipleri dize getiriyorsun, göğsünü kabartıyorsun, ülkenin adını dünyanın en tepesine kazıyorsun. Ama eve dönünce sana reva görülen şey bir kutlama değil, bir yasak oluyor. Bahsettiğim A Milli Kadın Voleybol Takımı.
Dünya Şampiyonası’nda gümüş madalya kazanıp bayrağı gururla dalgalandırdılar. Bizim kızlar, bu ülkenin “Filenin Sultanları”, onca yorgunluk, onca mücadele, onca fedakârlıktan sonra Galataport’ta halkıyla buluşacak, coşkuyu paylaşacaktı. Ama ne oldu? İstanbul Valiliği “CHP için alınan eylem ve etkinlik yasağı” bahanesiyle bu kutlamayı iptal etti.
Yanlış duymadınız, ertelenmedi; doğrudan iptal edildi. Şimdi sormak lazım: Bu kızların günahı ne? Siyaset mi yaptılar, meydan mitingi mi düzenlediler? Onların tek “suçu”, Türk bayrağını taşıyıp başarıyla dalgalandırmak. Bir memlekette sporcuları siyasete kurban edersen, işte o memleket kaybeder. Bir memlekette kadınların zaferini görmezden gelirsen, işte o ülke körelir. Ve en kötüsü: Umut eden gençlerin önüne duvar çekersen, işte o duvarın altında hepimiz kalırız. Bu kızların emeği siyasetten büyüktür. O madalya, o alın teri, o gözyaşı… Hiçbir yasakla silinmez.
ALTI ÜSTÜ ALTI!
Gürcistan’ı yenip moralli bir şekilde İspanya karşısına çıktık. Tribünler umutluydu, ekran başında milyonlar heyecanlıydı. Ama daha ilk düdükten itibaren gördük ki sahada bir mücadele değil, tek taraflı bir gösteri vardı.
“İspanya’ya yenildik” demek yanlış olur. Biz yenilmedik, resmen hezimete uğradık. Skor tabelası 6-0 yazıyor ama inanın bana, bu skor bizim için iyi bir skor. Çünkü sahada olanları izledikten sonra, Uğurcan’a dua etmekten başka bir şey kalmıyor. O da kurtarmasa, Allah bilir kaç olurdu!
HEZIMETIN ADI: MONTELLA
Şimdi herkes çıkıp diyecek: “Karşımızdaki İspanya, dünyanın en iyilerinden. Normal bu sonuç.” Hayır efendim, normal falan değil! İspanya sahaya çıktığında ilk amacı topa hükmetmek, oyunu rakip sahaya yıkmaktır. Bizim yapmamız gereken tek şey ise disiplinli savunma yapıp kontra ataklarla şans aramaktı. Ama biz ne yaptık? Hiçbir şey. Rakip sahaya dizildi, biz seyrettik.
Montella sevicilere de bir çift sözüm var: Hadi bakalım, şimdi ne diyeceksiniz? Bu futbol mu, bu taktik mi? Sanki mahalle arasında toplanıp “hadi çıkalım oynayalım” der gibi bir dizilişle sahaya çıktık. Savunması olmayan, hücum planı olmayan, ruhu olmayan bir takım… 6 gol yemek ayıp değil, ama böyle teslim olmak ayıptır. Tribünlerin, ekran başında milyonların gördüğü tek şey vardı: Biz sahaya çıkmadık, İspanya’nın şovuna dekor olduk.