Ankara’nın zübüğü meşhurdur
Çok zorlu bir altı ay geçirdikten sonra, görünen o ki, daha da zorlu ve yıpratıcı bir dönem asıl şimdi başlıyor. Brutusler de sahneye çıktı.
Hafta başından beri arka arkaya gelen onlarca demeç ve açıklama dinledim. Ama doğrusu, ben en çok şu “cenaze” meselesine takıldım.
Diğer tüm sözler havada uçuşup gitti.
Eski CHP’li, yeni kayyum Gürsel Tekin, “Ortada bir cenaze var, kaldırmayalım da koksun mu” diye soruyor.
Gürsel Tekin “hasta, engelli, yardıma muhtaç” da diyebilirdi. Ama o özellikle “cenaze” demeyi tercih etti. Çünkü cenaze iyileşmez, ayağa kalkmaz… Defneder yoluna devam edersin…
Tekin’in gassal olduğunu bilmezdim. Yoksa imam olduğunu mu düşünüyor? Ondan da emin değilim.
Musalla taşında bir cenaze olduğu kesin, ama orada kimin yattığını henüz bilmiyoruz. İmam, helallik istemek için cemaate “Nasıl bilirdiniz? Hakkınızı helal ediyor musunuz” diye sorduğunda, orada kimin yattığını anlayacağız.
KOLTUĞA OTURABİLİRSİN SAHİP OLAMAZSIN
CHP’de bir kesimi siyaset sahnesinden silmek, oyun dışına itmek istiyorlar. Arada söylenen diğer tüm lakırdılar, ya bu gerçeği örtmek için söyleniyor ya da bu yola hizmet ettiği için dile getiriliyor.
Peki bir partiye çökmek, o kadar kolay mı… Anahtarı eline alan herkes, bir binanın kapısını açabilir tabii, ama söz konusu mülkün sahibini kaçak kat çıkmaya ikna etmeye gelince, o kadar kolay olmayacağını şimdiden söyleyebilirim.
CHP deyince milyonları bünyesinde barındıran 102 yıllık bir gelenekten bahsediyoruz. CHP’nin binalarına girip koltuğa yerleşmek, ona hükmettiğinizi göstermez. İster il başkanlığı koltuğuna geç otur, ister genel merkeze git yerleş; bu CHP’nin iradesini kontrol ettiğinizi göstermez. O parti, tabelalarının indirildiği dönemlerden geçerek bu günlere geldi.
Binası, ofisi ya da temsilciliği olmasa bile CHP gibi bir gelenek rahatlıkla milyonların iradesini şekillendirebilir.
Bu günlerde Ankara’da olmayı hiç istemezdim. Kulisin, dedikodunun, komplonun, ihanetin her rengi, her tonu başkent sokaklarında kol geziyor. Her zaman söylüyorum: Ankara’da en çok karşılaşacağınız şey ne siyasetçidir ne de bürokrat… O kent, komplocuları, hainleri, dönekleri ve zübükleriyle meşhurdur. Her köşe başında onlardan birine rastlarsınız. Düsturları da her zaman “Doğru fiyata her şey satılır” olmuştur. Yeri geldiğinde pazarlığı kızıştırıp el artırmak için her türlü hileye kurnazlığa başvururlar. Sadece güce ve paraya taparlar…
İktidarlar, başımıza bir çorap örmek istediği zaman önce zübükleri sahneye çağırır. Zübükler de bedelini bazen canımızla, bazen cebimizle ödediğimiz, o kararların yandaşlığını, çığırtkanlığını, şakşakçılığını yapar.
Üstelik bu günlerde mesleklerinin tam zirvesindeler… Gün onların günü...
Artık bu milletin kaç kez suya götürülüp susuz getirildiğinin çetelesini tutamaz hale geldik. Şimdilerde ellerini ovuşturarak 15 Eylül’ü bekliyorlar. Mahkemeden karar çıksın, CHP’ye çökecekler... Senaryo bu... Herkes hazır bekliyor...
İhanet, bu memleketin topraklarında turptan daha kolay yetişiyor.
Ama benden söylemesi o işler öyle olmuyor…