Öğretmenler Günü’nde tam 15 bin öğretmen atamasına imza atarak eğitime verdikleri önemi bir kez daha gösterdiler! Kameralar, atanan şanslı öğretmenlere uzun uzun zoom yaptı.

Kolay mı verdikleri sözü tuttular, atamaları yaptılar. Eğitime verilen önemi göstermek için ezberlenmiş klişelerle dolu açıklamaları da ihmal etmediler.

“Geleceğimizi öğretmenlere emanet ediyoruz. Öğretmenler başımızın tacıdır” falan filan… Ne kadar klişe varsa alt alta sıralıyorlar.

Öğretmenler için, eğitim için hayırlı bir iş yapmak istiyorlarsa büyük bir adaletsizliği bitirip sözleşmeli öğretmenleri kadroya almalıydılar.

Ama Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “ucuz öğretmeni” daha çok seviyor olmalı ki; sözleşmelileri tercih ediyor. Nasılsa asgari ücretten hallice bir maaşla öğretmen çalıştırabiliyorsun. O zaman kadro, hak-hukuk diye baş ağrıtmanın anlamı yok değil mi?

ASGARİ ÜCRETE EŞİTLENİYOR

Öğretmenler geçinemez hale düşmüş, her dört öğretmenden biri okul çıkışı ek iş yapmak zorunda kalıyor, kimin umurunda… Ücretli öğretmenlerin aldığı para asgari ücretin altında kalıyor, kimin umurunda… Her üç öğretmenden biri kredi kartı borcunu düzenli ödeyemez hale geldi, kimin umurunda…

Milli Eğitim Bakanlığı, 2016’da sözleşmeli öğretmenliği devreye aldıktan sonra sözleşmeli öğretmen sayısını bilinçli bir şekilde artırıyor. Böylece üç yıl boyunca düşük ücretle, kısıtlı haklarla on binlerce öğretmen çalıştırmış oluyor.

1 milyondan fazla öğretmenin görev yaptığı Türkiye’de son 5 yılda 119 bin sözleşmeli öğretmen atandı. Dolayısıyla her 10 öğretmenden biri sözleşmeli çalışmanın acısını yaşadı.

2002 yılında asgari ücret 222 lirayken, öğretmenler ek derslerle birlikte 635 lira maaş alıyordu. O zamanlar da öğretmenler geçim sıkıntısı yaşıyordu. Ancak tablo hiç bu kadar kötü olmamıştı. Bugün asgari ücret 22 bin 104 lira ve sözleşmeli öğretmenler 23 bin 900 lira ile geçinmeye çabalıyor. Ücretli öğretmenlerin geliri ise 15 bin lirayı bulabiliyor. Yani, öğretmeni asgari ücretliden beter yaptılar.

Sözleşmeliler bu maaşlarla 3 yıl boyunca çalışmak zorunda bırakılıyor. Onlar da “Kadrom nerede? Çalışıyorum ama gelecek güvencem yok. Aynı sınıfta ders verdiğim meslektaşımın maaşının üçte birini alıyorum” diye isyan ediyor.

Çalıştırdığı öğretmenin yasal haklarının teminatı olması gereken Bakan Tekin ise adeta kaçak işçi çalıştırır gibi davranıyor. Öğretmenleri kadroya alacağı yerde, okulda çalışan bir hizmetliden bile daha az ücretle çalışmaya mecbur bırakıyor.

Sonra Öğretmenler Günü’nde onlara “Sizler, bu ülkenin geleceğini her gün yeniden kuran görünmez mimarlarsınız” diye sesleniyor. Ardından da “Siz güvende, huzurlu ve güçlü oldukça bu ülkenin çocukları da geleceğe güvenle yürüyor” demeyi de ihmal etmiyor.

Sosyal hakları kısıtlanmış, maaşı asgari ücrete çevrilmiş öğretmenler, kendilerini güvende ve huzurlu hissedebilir mi?