Memleketi yaktınız
Ankara’da Eymir, Antalya’da Gazipaşa, Serik, Mersin’de Silifke, Uşak’ta Sivaslı, Kahramanmaraş’ta Onikişubat, Bursa’da Harmancık, Kestel, Orhaneli, Gürsu alev alev yandı. İzmir’de Bornova, Buca kavruldu… Karabük, Safranbolu, gözümüzün önünde alevlere teslim oldu. Memleket yandıkça biz de yanıyoruz. Sanki göğsümüzün orta yerine göktaşı düşmüşçesine canımız acıyor.
Alevler her yeri sarmışken, bıkkınlıkla seyrettiğimiz her zamanki ucuz hikayeleri tertiplediler. “Canla başla çalışıyoruz. Tüm imkanlarımızı seferber ettik” dediler.
Bakanlarımız iş başında olduklarını milletin gözüne sokmak için iş elbiselerini giyip, sahadan teftiş fotoğrafları servis etti. Hedefi işaret eden işgüzar tombul parmaklarına yine zoom yapıldı. Kriz masasından sıcağı sıcağına görüntüler yayınlamayı da “devlet ve millet dayanışması ile bu büyük imtihanı vereceğiz” demeyi de ihmal etmediler.
Diyanet İşleri Başkanımız çıkıp “Allah’ım bize yardım edici, bol, ferahlatıcı, faydalı, zarar vermeyen ve gecikmeden gelen bir yağmur ihsan eyle” diye dua etti. Yazık ki, bütçesi kallavi diyanetimizin üfürüğünün de güçlü olduğu yanılgısına kapılanlar, hüsrana uğradı.
Duaya “biz günahkar kullar” diye başladı, ama yağmur yağmadı...
Çok merak ediyorum, bunları doğaçlama mı yapıyorlar? Yoksa, bir kriz senaryoları var ve tüm bakanlarımız bunu mu uyguluyor?
Tüm bu klişelere bakılırsa önceden yazılmış bir kriz senaryoları var…
METREKAREYE 320 LİRA
Bu memlekette geçen yıl 27 bin hektar, yani 270 milyon metrekare orman yok oldu. Başka bir ifadeyle, 37.815 futbol sahası kül oldu. Ama gelin görün ki; önlem alması gerekenler dersini çalışmamış. Yine aynı felaketi yaşıyoruz…
Türkiye’nin yüzde 30’u ormanlardan oluşuyor. Ancak Orman Genel Müdürlüğü’ne bütçeden ayrılan para 45.4 milyar lira. Bunun da sadece 32 milyar lirası ormanları korumak için ayrıldı.
Son bir haftada 10 bin hektar, yani 100 milyon metrekare ormanın yandığını göz önünde bulundurursak, bu bütçeyi kullandığınızda yanan her metrekare için ayırdığımız kaynak 320 lira... Hepsi bu kadar...
Bu kadarcık bir kaynağın varsa, personelin, helikopterin yetersiz kalır, uçağın da olmaz. Yangına müdahale eden görevlilere koruyucu olarak ancak tişört verebilirsin. Yangına “Allah’ın takdiri” dersin, ölenleri “şehit” yazar kenara çekilirsin.
Peki gerçekten para mı yok. Yokluktan mı yanıyor bu memleket. Tarikatlara, yandaşlara, sınır ötesinde ümmete oluk oluk kaynak aktaran iktidar, sıra ormanlara gelince cimrileşiyor.
ÇEREZ PARASINA SATILIYOR
Yangın uçağı kaça satılıyor derseniz; fiyatları 4 milyon dolardan (162 milyon lira) başlıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ünlü sözüyle “çerez parası” yani. Ama yıllardır orman yangınlarına karşı tedbir almamakla eleştirilen Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, pişkin pişkin “Cebimizde uçak yok” diyebiliyor.
Sadece beceriksizlik, yeteneksizlik değil bu. Organize bir kötülükle karşı karşıyayız. Eleştiri duyduklarında yavuz hırsız misali “ihanet” diye çığlık atıyorlar. Neredeyse önlem alınmasını isteyenleri, “neden” diye soranları hain ilan edecekler. Bizim payımıza da her zamanki gibi “felaket tellalı”, “her fırsatta ülkesini kötüleyen” olmak düşüyor.
Sonunda yangın için sorumluluk almayı da bıraktılar. O işlere de artık AFAD bakacak. Onu depremlerden, sel felaketlerinden zaten çok iyi tanıyoruz. Yani, işimiz Allah’a kaldı.
Usta şair Can Yücel, “Ülke bölünsün istiyorum; yandaş, yalaka ve yavşaklar bir tarafa, onurlu, şerefli, emekçi ve vatansever insanlar bir tarafa” diyordu.
Bize bu lazım...
Yoksa iflah olmayacağız. Cayır cayır yanacağız...