Bazı günler vardır, top daha santraya konmadan maç bitmiştir. Tribünler suskundur, çimler yeşil ama hava kurşun gibi ağırdır. İşte Eyüpspor–Fenerbahçe maçı öncesi yaşadığımız tam olarak buydu. Futbolu konuşmak istedik, dilimiz varmadı. Çünkü memleketin gürültüsü, statların uğultusunu bastırmıştı.

Eyüpspor’un başkanı şike iddiasıyla demir kapıların ardında. Fenerbahçe’nin başkanı, adliye koridorlarında savunma cümlelerini sıralıyor. Böyle bir tabloda insan, Aziz Yıldırım’ın o meşhur sözünü alıp tersyüz etmeden edemiyor: Ne futbolu, memleket elden gidiyor. Top yuvarlak ama dert köşeli.

♦♦♦♦♦

Her sabaha yeni bir skandalla uyanan bir ülkede, futbolun temiz kalmasını beklemek saflık olurdu zaten.

Operasyonlar, sızdırılan bilgiler, tek merkezden servis edilen “gerçekler”, kulaktan kulağa büyüyen şüpheler... Bir sis perdesi var; içinden kim çıkacak, kim kaybolacak belli değil. Herkesin elinde bir pusula ama kuzey sürekli yer değiştiriyor.

Bu memleket yakın geçmişte o kadar çok şey gördü ki, bugün yaşananlar hakkında kesin konuşmanın acelecilik olduğunu artık biliyoruz.

Dün alkışlananlar bugün yuhalanıyor, dün yerin dibine sokulanlar yarın aklanıyor. Hafıza taze, güven yorgun. Hukuka, adalete, hatta gözümüzün gördüğüne bile temkinle bakar hale geldik. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” derler ama biz bu ülkede dumansız yangınlar da gördük.

♦♦♦♦♦

Ben de bir hafta önce, “Fenerbahçe’yi ‘Saran’ huzur” diye yazmıştım. Sadettin Saran’ın gelişiyle birlikte kulübün saha içine odaklandığını, takımın biraz nefes aldığını anlatmıştım. O yazı bugün dönüp bana bakıyor, ben de ona. Sanki yanlış zamanda söylenmiş doğru bir cümle gibi duruyor ortada.

Şunu inkâr edemem: O gün tarif ettiğim huzur, sahanın huzuruydu. Oyuncunun pas atarken kafasını kaldırabilmesi, hocanın kenarda hesap kitap yapabilmesi... Yoksa bu ülkede hangi huzur uzun ömürlü ki?

Fenerbahçeli olmayan insanların bile “Yok canım, Saran öyle şey yapmaz” dediği bir noktadaysak, insan kendini fazla hırpalayamıyor. Çünkü bu memleket, şaşkınlığı da yorgunluğu da bol bir memleket.

Henüz ortada kesinleşmiş bir hüküm, kanıtlanmış bir suç yok. O yüzden kimseyi yargılamak ne hukuka sığar ne vicdana. Ama şunu söylemekten de geri duramayız; Fenerbahçe isminin böyle yaralayıcı gündemlerle anılması, sarı lacivertten bağımsız olarak, futbolun kendisine zarar veriyor.

Bu kulüp, nice fırtınalar gördü; kimi zaman direği kırıldı, kimi zaman yelkeni yırtıldı ama hep ayakta kaldı.

♦♦♦♦♦

Şimdi yapılacak tek şey var. Sakin olmak. Beklemek. Çünkü bu ülkede aceleyle söylenen sözler, çoğu zaman sahibini mahcup eder. Futbol yine oynanır, maçlar biter, puan cetveli değişir. Ama itibar dediğiniz şey, bir kez çizildi mi kolay silinmez.

Top bir gün yeniden sadece top olur mu? Bilmiyorum. Ama bildiğim şu, Fenerbahçe’nin de, Türk futbolunun da bu karanlık tünelden en az hasarla çıkmaya ihtiyacı var.

Gerisi, zamanın ve gerçeğin işi. Zaman ağırdır ama adildir. Eninde sonunda, hakemin düdüğünü o çalar.