Cem Yılmaz mizahının küfürsüz iktidarı - Resim : 1

Sevgilimle, Bostancı Gösteri Merkezi’nde Cem Yılmaz’ın konuğu olduk…

Cem’i izlerken şunu bir kez daha fark ettim:

Gerçek mizah bağırmaz…

Gerçek mizah aşağılamaz…

Gerçek mizah bel altına sığınmaz...

Hatta çoğu zaman, “komik olmamaya” cesaret ederek güldürür...

Cem Yılmaz tam da bunu yapıyor...

Politik slogan atmadan…

Kişiler üzerinden yürüyerek kolay alkış toplamadan, salonu dolduran 2200 kişiyi aynı duyguda buluşturuyor…

****

Bazı anlarda salon sustu…

Mizahın ruh ikizi hüzün, tanıdık bir anı gibi oturdu yanımıza…

Ama… O hüzün en fazla 5–6 saniye yaşadı

Hemen ardından gelen kahkahalar, seyircinin değil ustanın zamanlamasıydı...

İşte ustalık tam da budur:

Duyguyu boğmadan, gülmeyi ucuzlatmadan yönetmek...

Argo ile küfür farkı

Cem’in, “Erşan Kuneri” dizisindeki küfür eleştirilerine verdiği cevap ise başlı başına “kahkahalar eşliğinde verilen bir kültür dersi” idi…

Argo ile küfür arasındaki farkı, akademik tanım yapmadan; futbol sahalarından, hayattan örneklerle anlattı…

***

Argo, dilin oyunudur…

Küfür ise çoğu zaman çaresizliğin ve öfkenin dışavurumu...

Bu ayrımı en çarpıcı şekilde stadyum örnekleriyle gösterdi...

Oysa, “elit” görünümlü, kravatlı, kadınlı erkekli tribünlerin, futbolculara ve hakemlere savurduğu sözlerde argo yok, sadece çıplak bir saldırganlık vardı...

Sözümün özü...

Cem Yılmaz’ın mizahı kimseyi aşağılamıyor ama herkesi aynaya davet ediyor…

Güldürürken utanmayı, eğlendirirken düşünmeyi öğretiyor...

Salonu terk ederken sadece gülmüş değil, kendinizi biraz da arınmış hissediyor olmanızın sebebi, belki de bu yüzdendir…

Ben mizah yapamıyorum ama:

Cem Yılmaz başta olmak üzere, izleyenleri kahkaha ile eğiten sanatçıları çok seviyorum…